Bölge Tabip Odaları Toplantıları Karadeniz’de Devam Etti

Bölge Tabip Odaları Toplantıları Karadeniz’de Devam Etti

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Emek Bizim Söz Bizim” diyerek başlattığı yeni mücadele süreci kapsamındaki bölge tabip odaları toplantıları 16 Ekim 2021 günü Karadeniz’de devam etti.

Ev sahipliğini Trabzon Tabip Odası’nın yaptığı toplantıya TTB II. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Merkez Konseyi üyeleri Dr. Meltem Günbeği ve Dr. Onur Naci Karahancı ile bölgedeki tabip odalarının yöneticileri katıldı. Toplantıda pandemide gelinen son durum, tabip odalarının faaliyetleri ve başlatılan eylem programı gündemlerinde karşılıklı bilgi alışverişinde bulunuldu.

Toplantı öncesinde bir de basın toplantısı düzenlendi. Trabzon, Giresun, Samsun, Sinop, Kastamonu, Zonguldak ve Bartın tabip odaları imzalı açıklamayı Trabzon Tabip Odası Başkanı Dr. Kibar Yaşar Güven okudu. Açıklamanın tamamı şöyle:

Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz

Değerli basın mensupları; Karadeniz Tabip Odaları Bölge toplantısına Trabzon Tabip Odası olarak ev sahipliği yapmaktayız. Toplantıya katılan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerine ve diğer oda yöneticilerine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.

Bölge bazında hekimlerin, sağlık ortamının ve halkın ortak sorunlarını kamuoyu ile paylaşmak, çözüm önerilerimizi sunmak ve TTB öncülüğünde eylem ve etkinlikler düzenleyerek sağlıkta dönüşümün yarattığı yıkımdan hep birlikte kurtulmak için bir aradayız.

Türkiye’de uygulanan özelleştirmeci ve piyasacı sağlık politikaları ile halkın sağlık hakkı önemli ölçüde elinden alınmıştır. Birçok yerde devlet hastanesi kapatılırken kamu sağlık hizmeti “şirketleştirilmiş” şehir hastanelerine bırakılmış; özel hastaneler kamunun olanaklarıyla tekeller haline getirilmiştir. GSS ile tüm toplumun sağlık sigortasına ulaşacağı algısı yaratılırken bugün on beş milyona yakın yurttaş sağlık güvencesinden yoksun hale getirilmiştir. Yok sayılan birinci basamak sağlık hizmetlerinin topluma nasıl olumsuz yansıdığı pandemi sürecinde gözler önüne serilmiştir.

Bu sağlık politikaları ile halk sağlığı yok sayılırken, sağlık çalışanlarının hakları da giderek geriletilmiştir. Sağlıkta “dönüşüm”le her geçen yıl giderek artan oranda geriletilip erozyona uğratılmış ekonomik ve özlük haklarımızdaki kayıplar, sağlık emekçilerinin omuzlarına yüklenen COVID-19 pandemisi ile mücadele sürecinde de devam etmiştir. Hekimler her yönüyle bu süreçte fedakarca çalışmış; etik ilkelerden yana hekimlik değerleri ile toplum sağlığı için insanüstü gayret göstermişlerdir. Toplumda en fazla hastalanan ve hayatını kaybeden meslek grubu sağlık çalışanları olmuştur. Eksik, yanlış, tutarsız uygulamaların; SALGIN’ı değil ALGI’yı yönetmeye çalışan başarısız politikaların bedelini ne yazık ki sağlıkçılar hayatlarıyla ödemiş, ödemeye devam etmektedir.

Öte yandan bütün dünyayı tehdit eden COVID-19 salgını gelir dağılımındaki eşitsizlikleri artırmış, işsizlik ve yoksulluğu derinleştirmiştir. Her gün yeni zam haberleri ile daha da görünür olan hayat pahalılığı, halkın gündemini işgal etmekte; her yerden “GEÇİNEMİYORUZ” sesleri yükselmektedir. Elbette hekimler ve sağlık emekçileri de bu yoksullaşmadan etkilenmiştir.

Uzun saatler kesintisiz fazla çalışma, sık nöbet tutma, yoğun iş yükü, şiddete maruz kalma sağlık ortamlarının olağan hallerine dönüşmüştür. 36 saat hastanelerden çıkamayan genç hekimler, mesai saati kavramı nedir bilmeyen uzmanlar bulunmaktadır. Kamunun yanı sıra özel hastanelerde de yoğun emek harcayan hekimlerin emekleri sömürülmekte, şirket kurdurma ve ciro baskısı gibi ticari zorlamalar ile karşılaşmaktadırlar.

Sorunlarımız yalnızca çalışma saatleri, çalışma alanları, ödemeler ile sınırlı kalmamaktadır. Mesleğimiz, güvencesizliğin en yaygın olduğu iş kollarından biri haline getirilmiştir. Bu değişim baskının, mobbingin, ayrımcılığın, eşitsizliğin ve kayırmacılığın alabildiğine yaygın hale gelmesine neden olmuştur. Bu baskıyı tıp fakültelerine müdahalelerde, sağlık kurumlarında idarecilerin tavırlarında, son olarak karşımıza getirilen 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nda disiplin süreçlerine ilişkin hiçbir hüküm yokken “ihtar puanı” adı altında, keyfi bir şekilde uygulanan Demokles’in kılıcı gibi yeni yeni yönetmeliklerde görüyoruz.

Sağlık Bakanı Doktor Fahrettin Koca, 2020 yılının ilk 6 aylık süresi zarfında 2 bin 412 doktorun istifa ettiğini,522 doktorun özel hastanelere geçiş yaptığını açıklasa da resmi olmayan bilgilere göre 18 ayda 8 binin üzerinde hekim istifası olduğu birliğimize iletilmiştir. Yurtdışında çalışmak için birliğimizden talep edilen iyi hal belgesi yılda 900’lere 1000’lere ulaşmıştır. Ayda yaklaşık 80 hekim, bu ülkede hekimlik yapmak yerine yurtdışında göçmen doktor olmayı tercih etmektedir.

İktidar bu korkunç tabloya rağmen hekimleri işyerlerinde şiddetten, bulaştan koruyacak düzenlemeler yapmamış, emeğimizin karşılığını vermek yerine ek ödeme yalanlarına sığınmış, hekimlere güvenceli bir gelecek sağlamak için girişimde dahi bulunmamıştır. Bu görmezden, duymazdan gelme halinin sonucu olarak hekimlerde bıçak kemiğe dayanmıştır. Hekimler için pandemi dönemi sağlık sisteminin tüm defolarını açığa çıkarmıştır.

Koronavirüs salgını, yalnızca hekimlere değil topluma da mevcut sağlık otoritesinin, toplum sağlığını korumak gibi bir derdi olmadığını bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle kamuoyuna da sesleniyoruz: “Taleplerimiz Sizin İçin, Bizim İçin, Hepimiz İçin… Sağlık Mücadelesinde Yan Yanayız!” Toplumun sağlığı sağlık emekçilerinin sağlığıyla mümkün olabilir. Son olarak hekimlere ve topluma dayatılan 5 dakikada randevu zorunluluğu, hekimlerin özerkliklerine, haklarına yapılacak her saldırının halk sağlığına yapılmış bir saldırı olduğunu bir kere daha göstermiştir.

Pandemi sürecinin de ayyuka çıkardıkları sonrası toplum için, bizim için, sağlığımız için taleplerimizi elde edene kadar bir mücadele süreci başlattığımızı kamuoyuyla paylaşmak isteriz. Hekimler artık duyulmayan taleplerini duyurana kadar durmayacaktır. Emeğimiz üzerinde söz sahibi olduğumuz, sağlık hakkı mücadelesini yükselteceğimiz bir döneme giriyoruz.

Öncelikli ve acil taleplerimiz şunlardır:

Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikalar durdurulmalı, sağlık hizmetleri toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmelidir.

Güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmeli, güvenceli çalışma esas olmalıdır.

İşyerlerimiz alanın uzmanları ile görüşülerek güvenli, sağlıklı çalışma ortamları haline getirilmelidir.

Temel ücretlerimiz TTB’nin görüş ve önerileri çerçevesinde belirlenmeli, emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir ödeme sağlanmalıdır.

COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılmalıdır’ Pandemi sürecinde çalıştığımız her yıl için derhal 120 gün fiili hizmet süresi zammı verilmelidir.

Ülkemizdeki 175 bin hekimin taleplerinin karşılık bulmaması halinde ülkemizin dört bir yanındaki hekimlerle birlikte mücadelemizin büyüyeceğinden ve sonuç alıncaya kadar devam edeceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları olarak hekimlerle, sağlık emekçileriyle, toplumla çalışma ortamlarında ve yaşam alanlarımızda buluşmalarla taleplerimizi dile getireceğiz. Sağlık Bakanı’nın talebimize yanıt vermemesi halinde 23 KASIM GÜNÜ İstanbul’dan başlayacak 3 günlük BEYAZ YÜRÜYÜŞÜMÜZ ile Ankara’da bir araya geleceğiz.  İktidar vurdumduymaz ve sağlık emekçilerine düşman tutumunda ısrar ederse GöREV’inde kaçınılmaz olduğunu bilmelidir.

Trabzon Tabip Odası, Giresun Tabip Odası, Samsun Tabip Odası, Sinop Tabip Odası, Kastamonu Tabip Odası, Zonguldak Tabip Odası ve Bartın Tabip Odası