Sevgili Meslektaşlarım,
Daha önce duyurduğumuz gibi sizlere hafta boyunca yaptığımız çalışmaların-etkinliklerin bir raporunu sunacağız. Uzun bir süredir çeşitli nedenlerle aksattığımız çalışma raporumuz ve bu konuyla ilgili bilgilendirmeler aşağıda sunulmuştur.
Tüm hekim arkadaşlarımıza sevgi ve saygılarımla,
Dr.Ali İhsan ÖKTEN
Başkan
BASIN AÇIKLAMASI
29 Kasım 2013 “Dr. Cengiz Ünal’ı uğradığı silahlı saldırı sonucu kaybettik. Geçirmekte olduğumuz toplumsal cinnet ve şiddetin yarattığı sağlık çalışanlarına yönelik Şiddet”
Adana Tabip Odası bahçesinde düzenlenen basın açıklamasına TTM YKÜ Dr. İsmail Bulca, Adana Tabip Odası Yönetimi, SES Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel ve üyeleri ile hekim ve sağlık çalışanları katıldı.
Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali Ökten’in okuduğu basın açıklamasından sonra konuşan TTB YKÜ Dr. İsmail Bulca, AKP hükümetinin toplumu gerdiğini, gerilen toplum her türlü şiddete başvuruyor dedi.
BASINA VE KAMUOYUNA
Çoğunlukla gazetelerde üçüncü sayfa haberleri olarak yer alan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları artık gazetelerin birinci sayfalarında ve televizyonların ana haberleri konusu haline gelmiştir. Bu saldırılar aslında çalışanlar bakımından bir güvenlik sorunu olmasının yanında, toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına da bir saldırıdır.
İnsan varlığı, dik yürüme ve bunun ardından beynin büyümesi ve zekanın ortaya çıkmasıyla başlar. Dik yürüme, insanın ellerini serbest kılmıştır. Ayaklık etmekten kurtulan eller boş kalınca, zekanın güdümüyle, aletleri işlemeye ve kullanmaya başlamıştır. Bir diğer önemli organ olan göz, ellerin görevini üstüne almış, ellerin yükünü azaltmıştır. Görevi azalan el kendini bilgi işleminden kurtararak daha çok eylemde bulunmuştur. Elin işi, işin eli geliştirmesi sonucu işbirliği ve bunun sonucunda toplumsallık doğmuştur. Toplumsallığın gelişmesi insanların birbirleriyle anlaşmalarını sağlayan dilin oluşmasını zorunlu kılmıştır. Sözcüklerin gücü insanı toplumsallaştırmıştır. İnsanın özü, tek başına bir bireye özgü ve soyut bir şey değil, toplumsal ilişkilerinin tümüdür. Çünkü insan, bütün insanlığın gelişmesinin bir ürünüdür. Dilin kullanılmaya başlanması ile birlikte dil-düşünce diyalektiği gelişmiştir. Sonuç olarak insanlaşma el-dil-akıl diyalektiği ile başlamıştır. Bu ise tümüyle insanlaşma işidir.
Ancak bugün geldiğimiz noktada artık el-akıl-dil diyalektiği ortadan kalkmıştır. Beynimizin uzantısı olan eller artık saldırı amacıyla kullanılmaktadır. Dün Dr. Ersin Arslan’ı öldüren eller bir çok meslektaşımızı dövüp yaraladıktan sonra bugün meslektaşımız Dr. Cengiz Ünal’ı öldürmüştür. Dil artık şiddetin dili olmuştur. Ulusal ya da uluslararası sorunlarını dayatma, şiddet ve güç kullanma gibi yöntemlerle çözmeye çalışan, vatandaşlarını ekonomik zorluklara boğan, yaşama alanlarını her gün daraltmaya çalışan, okuyan, aydın, entelektüel ve sanatçılarını aşağılayan bir iktidar toplumu giderek bir şiddet toplumuna dönüştürmüştür. Bugünkü geldiğimiz nokta budur. Şiddet ülkenin her alanına yayılmış durumdadır. Çünkü iktidarın dili aynı zamanda şiddetin dili olmuştur. Bu dil hasta ve yakınlarını hekimlere ve sağlık çalışanlarına, öğrenci ve velileri öğretmenlere, vatandaşı sanatçılara karşı kışkırtan, kendi ülkesindeki şiddet yetmiyormuş gibi aynı etnik ve dini temele dayanan komşu ülke halkına karşı aynı dili kullandığı kışkırtıcı bir dildir. Bu dil iyinin, güzelin, barışın, sağlığın dili değil, aksine kötünün, çirkinin, savaşın, sağlıksızlığın, şiddetin ve ölümün dilidir. Akıl ise devre dışı kalmış, akıl tutulması olmuştur. Milyonlarca yılın beklentisi sonucunda ne dünyamız böyle bir dünya, ne ülkemiz böyle bir ülke, nede insanlık böyle bir insan olmalıydı.
Günümüzde şiddet toplumun tüm kesimlerine yayılmış durumdadır. Gazeteler her gün şiddet haberleriyle doludur. Kadına şiddet, doktora şiddet, öğretmene şiddet, sporda şiddet. Kısaca şiddetsiz bir günümüz geçmemektedir. Şiddetin bu kadar yaygın olduğu bir toplumun sosyologlar tarafından mutlaka incelenmesi ve toplumun rehabilite edilmesi gerekmektedir. Ama bizler biliyoruz ki düzgün bir eğitimini sağlayamadığınız toplumun bireyleri öğretmenleri, psikolojik ve fiziksel sağlığını sağlayamadığın toplumun bireyleri doktorları ve diğer sağlık çalışanlarını, ekonomik zorluk içinde olan toplum eşine ve çocuklarına şiddet uygulayacaktır. Önemli olan şiddeti önlemenin yanında şiddetin nedenlerini ortadan kaldırmaktır.
“Şiddet” günümüzün en önemli insanlık sorunlarından birisi olup aynı zamanda evrensel ve giderek artış gösteren bir sosyal sorundur ama her şeyden önce de bir “sonuç” tur. Hiçbir şey yoktan var olmaz ve bu nedenle “sonuç” lar da, dolayısıyla “şiddet” olayları da yoktan var olmadılar. Sebepler, nedenler varsa sonuçlar da mutlaka ortaya çıkacaktır. Çünkü ne ekersek onu biçeriz. Şiddet eken şiddet biçecektir. Yöneticilerimizin yapacağı tek şey “şiddet” i değil o “sonuç” ları belirleyen şiddet olaylarının “neden” lerini ortadan kaldırmaktır. Ama bunu yapabilmek için de o nedenleri araştırıp anlamak gerekir. Toplumun bir barut fıçısı haline getiren nedenler sosyologlar tarafından ayrıca araştırılmalıdır. Üstelik artık sadece yetişkinler ve erkekler değil küçük çocuklar ve kadınlar da şiddet olaylarının en önemli aktörleri haline gelmişlerdir.
Uzun süredir hastanelerde hasta yakınları, hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına fiili saldırılarda bulunmakta, meslektaşlarımızın önemli bir kısmı sözlü ve fiili şiddet eylemlerine maruz kalmaktadır. Temelinde bireysel hak arama içgüdüsünün yattığı sanılan bu tür eylemler yani şiddet, yetkililerin kışkırtıcı söz ve davranışları, her şeyin sorumlusu olarak doktorların gösterilmesi, caydırıcı yaptırımların getirilememesi ve yapılan şiddete ceza verilmemesi sonucunda giderek toplumsal bir davranış biçimi haline gelmiştir.
Meslektaşımız Ersin Arslan’ın öldürülmesinden ve meslektaşımız Dr. Melike Erdem’in 6. Kattan atlayarak intihar etmesinin şokunu, travmasını ve acısını henüz üzerimizden atamadan şimdide meslektaşımız Dr. Cengiz Ünal Adana’da çalıştığı Aile Sağlık Merkezinin bulunduğu sokağın karşısında ailesinin yaşadığı sokağın yanı başında silahla vurularak öldürülmüştür. Tarih, bugün olduğu gibi gelecekte de hekimlere yönelik yapılan bu saldırılar karşısında sorumlu olan bu toplumdan ve yöneticilerden utanç duyacaktır.
Tek amaçları hastaları sağlıklarına kavuşturmak olan hekimlerin bugün geldiği nokta artık kendi sağlıklarını koruyamadıklarıdır. Savaşta bile sağlıkçılara yönelik bir şiddet uygulanmazken, ülkemizde artık en fazla saldırı hekimlere ve sağlıkçılara yapılmaktadır. Hekimlik artık giderek artan bir şekilde polis ve askerden daha riskli bir mesleğe dönüştürülmüştür. Yüzyıllardır kutsallık atfedilen mesleğimiz bugün her anlamda şiddete uğratılan, katledilen meslek haline getirilmiştir.
2012 yılı gibi maalesef 2013 yılı da sağlığa ve her türlü sağlıkçıya yönelik şiddetin en fazla olduğu yıl olarak tarihe geçmiştir. Sağlık çalışanına yönelik her türlü şiddette meslektaşlarınızın ve sağlık çalışanlarının yanında olacağımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşırız.
3 Aralık 2013 “Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarını hastane acillerinde nöbet tutmaya zorlaması ve hazırlanan yeni yönetmeliklerle çalışanların ücretlerini düşürmesi, yeni ek görev ve sorumluluklar yüklemesi” ile ilgili İş Bırakma Eyleminin Kamuoyuna Duyurulması”
Sağlık çalışanları, Meclis’in gündeminde olan Torba Yasanın, Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarını hastane acillerinde nöbet tutmaya zorlaması ve hazırlanan yeni yönetmeliklerle çalışanların ücretlerini düşürmesi, yeni ek görev ve sorumluluklar yüklemesi nedeniyle 4 Aralık 2013 tarihinde iş bırakma eylemi yapacaklarını bildirdiler.
Adana Tabip Odasın da bir araya gelen Adana- Osmaniye Tabip Odası Başkan Dr. Ali İhsan Ökten ve yönetimi, Adana-Osmaniye Tabip Odası Aile Hekimliği Komisyonu Başkanı Dr. Yaşar Ulutaş ve üyeler, Adana Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Kadir Can Tuncel ve üyeleri, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel ve üyeleri, Türk Sağlık-Sen Adana Şube Başkanı İsmet Tepe İle hekimlerin katıldığı basın açıklamasında yaptıkları eylemin siyasi bir eylem olmadığını ifade eden Adana Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, “B u eylemi Mesleki itibarımızın korunması, İş ve can güvenliğimizin sağlanması, Özlük haklarımızdaki gerilemelere son verilmesi, Aile Hekimlerine tutturulmak istenen acil nöbetlerinin iptal edilmesi, Angaryalara son verilmesi, Emeklilik haklarımızın iyileştirilmesi, amacıyla yapmaktayız. Bu eylem; Hak arama ve sorunlarımıza karşı öneri ve çözümlerimizin dikkate alınması mücadelesidir. Ücretlerimizin düşürülmesini engelleme, yeni angaryaların üzerimize yıkılmasını durdurma çabasıdır. Hastane acillerindeki nöbetlerden sonra işe giriş raporları ve mikro işletmelerde çalışanların usulsüz periyodik muayeneleri gelecektir. Kronik Hastalıkların takibi, kanser taramaları sırada beklemektedir. Katsayılardan kesilen ücreti, tekrar geri almak için daha çok çalışıp, duracağız. Pozitif performans diyerek bir aldatmaca içine giren Bakanlığımıza ARTIK YETER deme zamanı gelmiştir. Formül basit hasta başı ödenen ücret katsayılarını düşür, hekimin ücretini azalt, doktoru zora sok, gelir elde etmek istiyorsan nöbet tut, mesai sonrası iş yeri hekimliği yap, bunlarda yetmedi pozitif performans getirdik diyerek angarya işler yükle. Artık, bazılarının Sessizliğimizin güçsüzlüğümüzden kaynaklanmadığını anlaması gerekmektedir” dedi.
Sağlık Bakanının “Biz Pratisyen Hekim olarak hiç kaale alınmayan yaklaşık 20.000 arkadaşımızı bugün toplumumuzun insanı ile birebir muhatap olur hale getirdik”. Cümlesini şiddetle protesto ettiklerini de dile getiren Dr. Ökten ,” Bu daha başlangıç hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Kimse Hekimler ve Sağlık emekçileri olmadan bu hizmetin sürdürülebileceğini aklının ucundan bile geçirmesin Sayın Bakanım. Kimse bizi Yunanistan’dan hekim getirmekle tehdit edebileceğini düşünmesin. Biz aile hekimleri 4 Aralık tan sonra eskiden olduğu gibi Bebeklerimizi aşılayacak, Gebelerimizi kontrol edecek, Yaşlılarımızı muayene edip, Hastalarımızı tıbbi bilgilerimiz elverdiğince tedavi etmeye devam edeceğiz. Fakat 4 Aralıkta YOK OLMAMAK İÇİN kapalıyız… Bizler; Adana- Osmaniye Tabip Odası, Adana-Osmaniye Tabip Odası Aile Hekimliği Komisyonu, Adana Aile Hekimleri Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası Türk Sağlık-Sen Adana Şubesi olarak; Sağlık Bakanlığı’nın Türk Tabipleri Birliği ve diğer sağlık çalışanlarını temsil eden örgütlerin görüş, öneri ve taleplerine kayıtsız kalarak, TBMM’ye getirdiği son torba yasayla öğretim görevlisinden, birinci basamak hekimine, hemşiresinden sağlık memuruna tüm sağlık çalışanlarının temel haklarını kısıtlayan, emeğini değersizleştiren, mesleki etkinliğini kısıtlayan, aile hekimlerine acil nöbet dayatan anlayışa karşı mücadele eden, hakkını arayan tüm sağlık çalışanlarının yapacakları eylemleri destekliyor, bu bağlamda 4 Aralık Çarşamba günü Aile Hekimlerinin yapacağı eylemde kurumsal olarak yer alacağımızı bildiriyor, üyelerimizi bu etkinliğe katılmaya davet ediyoruz” diye konuştu.
5 Aralık 2013 “SAĞLIK TORBA YASASI Sağlık Torbaya Girmez”
Adana Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, Sağlık alanının sürekli değiştirilen düzenlemeler ve getirilen torba yasalarla alt üst edildiğini söyleyerek her yeni düzenleme bir öncekiyle yarışırcasına hekimlik başta olmak üzere sağlık mesleklerinin özüne zarar veriyor, yurttaşların ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti almasını olanaksız hale getiriyor dedi.
Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği önünde bir araya gelen Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten ve yönetim kurulu üyeleri ile hekimler, SES Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu ve Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel ile üyeleri, Dev-Sağlık İş Çukurova Bölge Başkanı Bülent Kara ve üyeleri yapılan basın açıklamasının ardından üzerinde ‘sağlık yasası’ yazılı torbaları bir bir patlattılar.
Bu torba değil, çorba yasa diyerek katılımcı kurumlar adına metni okuyan Adana Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, “Şimdi bir torbayı daha evirip çevirip önümüze koyup, hekimliği doğduğu topraklara gömmeye çalışıyorlar. İstanköy’lü Hipokrat’ı, Bergamalı Galenos’u bu topraklardan kazıma gayreti içindeler. Hekim dışı sağlık emekçilerini ise daha fazla köleleştirip esnek, kuralsız ve tanımsız çalıştırma çabalarını derinleştiriyorlar. “Tam Gün” özele hoca pazarlama noktasına gelmiştir. Yıllardır sağlık çalışanlarını ve örgütlerini dikkate almadan yapılan “tam gün” düzenlemelerinin gerçek amacı açıklıkla ortaya çıkmıştır. Niyet tam gün değildir. Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin tek bir işte çalışarak insanca yaşayacakları bir düzen kurmak değildir. Muayenehane dışında her şey serbesttir, yeter ki emek sömürüsü işlesin, katmerlensin. Yurttaşları “muayenehane çilesinden kurtaracağız” diyenler sağlığı büsbütün paralı hale getirmekte, üstelik hem üniversitelerde hem de özel hastanelerde hastaların ödediği paranın yarısına el koyup kar etmeyi istemektedirler”
Dr. Ökten, “Devlet bırakın sağlığı yurttaşlara hak olarak ücretsiz sunmayı, yurttaşların cepten ödemek zorunda bırakıldığı sağlık hizmetinden kar eden, hocaları özel sektöre pazarlayan bir tüccara dönüşmektedir. Artık yurttaşlarımız için hocalara muayene olup tedavi olabilmenin yolu ya üniversitelerde ya da özel hastanelerde cepten daha çok para ödemektir. Üstelik özele pazarlanacak hekimlere Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hocalar da dahil edilmektedir. İnsanlık Yararına Sağlık Hizmeti Suç Olabilir mi? “Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma” adı altında bir suç tanımlanıp mesleğini hiçbir çıkar gözetmeden uygulamaya çalışan hekimler ve sağlık çalışanları, 3 yıla kadar hapse atılmakla tehdit edilmektedir. Öylesine bir kindir ki 20 bin güne kadar da adli para cezası tanımlanmakta, günlük yüz TL’den hesaplanırsa 2 milyon TL’yi bulan cezalar verilebileceği hesaplanmaktadır”
DAYAK YEMEĞE DEVAM DÜZENLEMESİ
Dr. Ökten, “Sağlık Bakanı’nı samimiyete davet ediyor ve sesleniyoruz: Bu ülkenin dört bir yanında dayak yiyen sağlık çalışanları sizden şiddeti önleyecek gerçek bir düzenleme beklemektedirler. Sağlık örgütleri olarak size bunu sağlayabilecek bir teklif sunduk, acilen hayata geçirilmesini bekliyoruz. Bu yasa ile sülük tedavisine sertifika tanımlayanlar işçi sağlığından sertifikayı kaldırıyorlar. Hacamata muayenehane serbest bilimsel tıbba yasak! Bürokrasi profesörlerine özel yasa, Acil servisler içinden çıkılmaz hal almıştır. “Çalıştığın yerden bir yere ayrılma”. Zorunlu hizmet sadece bu ülkede okuyup yurttaşa hizmet edene var! Aile Sağlığı Hekimliğinde, hemşirenin emeği sağlığı korumak için tüketilmiyor. Aile Sağlığı Hekimliğinde Aile Sağlığı Elemanı statüsünde çalışan 6.600 hemşire koruyucu sağlık hizmeti yapmamaktadır. Çünkü Aile Hekimliği koruyucu hizmeti önceleyen bir yönetmeliğe sahip değildir. Bu nedenle buralarda ya hemşire çalıştırılmamalı, ya da yönetmelik, onların halkın sağlığını korumaları yönünde hizmet vermelerine imkan verecek şekilde değiştirilmelidir. Eğitimli insan gücünün emeği çarçur ediliyor, insanlar küstürülüyor. Türkiye sağlık ortamının derinleşen yaralarına bir merhem yok. Türkiye’nin dört bir yanından sağlık çalışanları olarak Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz: Mesleğimize, işimize, iş güvencemize, halkın sağlık hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sağlık emekçilerinin ve mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına, kölece çalışma düzenini kabul etmeyeceğiz. Bu topraklarda yazılan hekimlik andının yine bu topraklarda gömülmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
12 Aralık 2013 “DR.ERSİN ARSLAN DURUŞMASI” Basın Açıklaması ve Oturma Eylemi
Adana Osmaniye Tabip Odası, SES ve Dev Salık İş yönetici ve üyeleri Gaziantep’te bir hasta yakını tarafından öldürülen Dr. Ersin Arslan için 15 dakika oturma eylemi yaptı.
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi Poliklinikleri önünde toplanan sağlık çalışanları yaptıkları basın açıklamasının ardından 15 dakika oturma eylemi gerçekleştirdi.
Dr. Ersin Arslan’ın özgeçmişini okuyan Adana Osmaniye Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Hilal,”1982 yılının 14 Mart günü, Tıp Bayramı’nda doğmuştu Ersin Arslan. Daha önce ameliyatını yaptığı bir hastasının yakını tarafından vahşice bıçaklanarak öldürüldü. Tıpkı, 21 Temmuz 1988’de vurulan Doç. Dr. Edip Kürklü gibi, Tıpkı, 11 Kasım 2005 günü vurulan Prof. Dr. Göksel Kalaycı gibi, Tıpkı, 15 Ocak 2008 günü vurulan Uzman Dr. Ali Menekşe gibi. Cinayeti gördük! Azmettiricileri de biliyoruz. “Doktorları ağaca bağlayın, kaçamasınlar.” diyen darbecileri de, Hariciye Vekaleti’yle hariciye koğuşunu karıştırıp hastane basan Dışişleri Bakanı’nı da, “Ne kadar para verirseniz verin, doktorların gözü doymaz/” diyen Çalışma Bakanı’nı da, Hafta sonu makamında bulamadığı başhekimin kapısını kırdıran Sağlık Bakanı’nı da, Fuzuli yere yakıyorlar diye hastane yöneticilerinin ellerini kalorifer peteklerinde kızartan diğerini de unutmadık. “Doktorların eli hastaların cebinde.” diyen, “Paracı doktorlar gürültü çıkarıyor.” diyen Sağlık Bakanı’nı, “Ben doktora iğne yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah.” diyen, “Doktor efendi dönemi bitti.” diyen Başbakan’ı da unutmadık”
Prof. Dr. Ahmet Hilal, “ Bu işin peşini bırakmadık. 17 Nisan 2012’den bu yana takipçisiyiz. 17 Nisan 2012’den bu yana “Böyle Sağlık Sistemi Olmaz/Sağlıkta Şiddet Sona ERSİN!” diye haykırıyoruz. Her gün hastanelerde, aile sağlığı merkezlerinde, toplum sağlığı merkezlerinde; acillerde, polikliniklerde, servislerde, ameliyathane önlerinde şiddete maruz kalan; dövülen, vurulan, darp edilen, yaralanan, sakatlanan, öldürülen hekimler, sağlık çalışanları olarak; Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülecek duruşmada; ADALET BEKLİYORUZ!” diye konuştu.
Açıklamanın ardından havanın soğuk olmasına rağmen 15 dakika sessizce oturan sağlık çalışanları yine sessizce dağıldı.
3 Ocak 2014 “TORBA YASAYA HAYIR”
TBMM’de kabul edilen Torba Yasa hekim ve sağlık çalışanları tarafından protesto edildi. ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Poliklinikler Önünde bir araya gelen Adana Tabip Odası(ATO) yönetimi ve üyeleri ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası(SES) Adana Şube yönetici ve üyeleri basın açıklaması yaparak yasayı protesto etti.
Yaptığı açıklamada Torba Yasa ile hekimliğin suç haline getirildiğini ifade eden Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, “Yolda, durakta veya hastane önünde birisinin başı dönse veya kaza geçirirse, bu yasayla artık hekim onun nabzını tutamayacak veya tansiyonuna bakamayacaktır. Deniyor ki; acil hizmet olay yerine gelene kadar hastaya bakma “hakkımız” varmış. “Teşekkür ederiz!” Kim o acil hizmeti verecek olan peki? Yine yasayla düzenleniyor: Acil durumlara müdahale eğitimi almış asker ve polis! Yani gözünden, başından yaralı, bacağı kırık bir yurttaşa hekim yardım edemeyecek ama tıp eğitimi almamış bir asker ya da polis bu hizmeti verecek. Bir hekimin birine yardım etmesi nasıl suç olabilir? Bu nasıl hapis cezalık bir suç olabilir? Hasta bakmak rüşvet, şantaj, yolsuzluk, kaçak yapılaşma gibi bir suç nasıl olabilir? Bu torbadaki maddelerin her birisi hakkında çok şey söyledik, çok yazdık çizdik. Ama yasama erki ne yazık ki bugüne dek olduğu gibi yine bizi dinlemedi, dinlemiyor. Bu torba yasanın pek çok maddesi Anayasa’ya aykırıdır; kişi hak ve hürriyetlerine aykırıdır. Bu yasada zorla çalıştırma da vardır, halkın, işçinin sağlığını hiçe sayma da. Türkiye’de tıp okumaya ceza da vardır, köleleştirme de”
Dr. Ökten, “Son haliyle artık “Tam Gün”le hiçbir ilişkisi kalmayan ve fakat kamuda çalışan hekimlerin muayenehane, tıp merkezi veya polikliniklerde çalışmasını yasaklayan, öte yandan; Rektörlere üniversite öğretim üyelerinin, Bakanlar Kurulu’na da eğitim ve araştırma hastanelerindeki akademisyenler ve eğitim görevlilerinin % 50’sini özel hastanelere kiralama, pazarlama hakkı tanıyan, “Bıçak parasını ortadan kaldırıyoruz” bahanesiyle yaptığı düzenlemede akademisyenlere ve eğitim görevlilerine özel hastanelerde de olsa tanıdığı ikinci işte çalışma hakkını kamuda görevli diğer uzman ve pratisyen hekimlere tanımayarak onları töhmet altında bırakmaya devam eden, Sülükçüye, hacamatçıya sertifika zorunluluğu getirirken işçi sağlığı ile ilgili alanda işyeri hekimliğinde sertifika zorunluluğunu delen,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’na bağlı çalışan aile hekimlerine nöbet zorunluluğu getiren, bu şekilde birinci basamakta zaten yaygın olan angarya çalıştırmayı aile hekimlerinin çalışma saatlerini arttırarak genişleten, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından gayet sarih bir şekilde iptal edildiği halde hekimler, sağlık çalışanları sanki toprak kölesiymiş gibi ikamet zorunluluğu getiren, Yurtiçinde okuyanı, ihtisas yapanı yıllarca mecburi hizmete gönderip yurtdışında okuyanı, üç gün bile çalışanı kayıran, Dünyada eşi benzeri görülmemiş ve bu nedenle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nden Dünya Tabipler Birliği’ne, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü’nden Avrupa Hekimler Daimi Komitesi’ne kadar dünyanın dört bir yanından tepkiyle karşılanan bir düzenlemeyle, diplomamızın bize verdiği yetkiyi kullanarak hekimlik mesleğimizi yerine getirmeyi “Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma” adı altında bir suça dönüştürüp 3 yıla kadar hapis ve 2 milyon TL (eski parayla 2 trilyon lira!) ceza öngören, İnsanların en mahrem sağlık bilgilerini paylaşmayan hekimleri cezalandıran, paylaşma ile ilgili masrafları hekimlere, sağlık kurumlarına yükleyen, Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemeyi sağlamayacak, kâğıt üzerine yazılı olmaktan öteye geçecek bir düzenleme içermeyen BU TORBA YASAYI PROTESTO EDİYORUZ VE KABUL ETMİYORUZ” diye konuştu.
Dr. Ökten, 5 gündür hizmet üretmeyerek hukuksuz ihalelerin iptal edilmesi, sosyal haklarının verilmesi ve açlık sınırının üzerinde bir ücret talep eden Balcalı taşeron işçilerinin iş bırakma eylemini Adana Tabip Odası olarak haklarını alıncaya kadar verecekleri mücadelede desteklediklerini de sözlerine ekledi.
Eylemin ardından Dev Sağlık İş adına açıklama yapan Mustafa Hotlar, iş bırakma eylemini fiziki olarak bıraktıklarını duyurdu.
8 Ocak 2014 “Ankara’da yapılacak olan Özgürlük, Barış, Demokrasi, Adalet ve Emek Mitingine Çağrı” KESK-DİSK-TTB-TMMOB
EYLEMLER
5 Aralık 2013 “Aile Hekimlerinin Halk Sağlığı Müdürlüğü Önünde İş Bırakma Eylemi”
TBMM gündeminde olan torba yasasında gerekli düzenlemelerin yapılarak hekime ve sağlık çalışanlarına şiddetin önlenebilmesi, acil servislerde zorla nöbet tutturulması ve hekim ücretlerinin azalmasının önlenmesini isteyen aile hekimleri bir günlük iş bırakma eylemi yaptı.
TOPLUCA İSTİFA EDECEĞİZ
Sağlık emekçilerinin de destek verdiği bir günlük iş bırakma eyleminde aile hekimleri Adana Halk Sağlığı Müdürlüğü önünde toplanarak basın açıklaması yaptı. Yüzlerce aile hekiminin hazır bulunduğu eylemde konuşan Adana Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Kadircan Tuncel, “Aile Hekimliği Dernekleri ve Aile Hekimleri Federasyonu desteğiyle 4 Aralıkta tüm Türkiye’de aile hekimleri iş bıraktı. Bu bir uyarı yeni yönetmelik çıkıyor, bize nöbetler geliyor. Kanun, torba kanun olarak şu an mecliste görüşülüyor. Ya oradaki yasayı düzeltecekler. Ya bu artan şiddetler devam edecek. En sonunda da şu an imza toplanma aşamasındayız. Atılan imzalar 5 bini geçti. 10 bin rakamına ulaşınca Aile Hekimleri topluca istifa edeceğiz” dedi.
ÖLDÜK ZATEN
Hekime şiddet yasasını çıkarıyormuş gibi yapıp, çıkarmayan hükümetin bu yasayı geciktirdiği için kınadıklarını da belirten Dr. Tuncel, “Biz arkadaşımızı kaybettik. Dün akşam bir acil serviste çalışan arkadaşımız şiddetli bir şekilde darp edildi. Bunların acısını yaşıyoruz. Aile hekimliğine getirilen nöbet angaryası tamamen bir komediye dönüşmüştür, kimin ne dediği belli değildir. Bakan ayrı, bürokrat ayrı konuşmaktadır. Bunun anlaşılır yanı yoktur. Bakanın söylediği; aile hekimlerini ayda 16 saat acil servislerde eğiteceğim. Bunun böyle olmadığını tüm dünya bildiği için bürokrat onu kurtaracağım diye farklı açıklama yapmaktadır. O öyle değil biz hafta sonları doktorlara sekizer saat nöbet tutturacağız demektedir. Bu da iki tane hafta sonumun, dinlenme hakkımın tecavüze uğraması demektir. Kimse benim emeğime, dinlenme hakkıma saldırmasın. Dünyanın hiçbir yerinde sözleşme imzaladığımız o günden bu güne kadar artan iş yükümüze rağmen azalan bir maaş görülmüş bir şey değildir. Maaşımızda sürekli kesinti ve azalma yapılırken iş yükümüz arttırılmaktadır. ‘Artık Yeter’ ölelim mi? Öldükte zaten” diye konuştu.
19 Aralık 2013 “SAĞLIKTA TORBA YASAYI KABUL ETMİYORUZ” GREV
EĞİTİM TOPLANTISI
27 Kasım 2013 1. Basamakta Eğitim Toplantısı “POLİO TANI VE TEŞHİSİNE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR” Dr. Fatma Levent İstifli
PANEL
26 Kasım 2013 “Hekimin Hukuki Sorumlulukları” Av. Ebru Atıcı Sevindik – .Dr. Ahmet Hilal Yer: Osmaniye
29 Kasım 2013 “Hekimin Hukuki Sorumlulukları” Av. Ebru Atıcı Sevindik – .Dr. Ahmet Hilal Yer: Adana
Adana Osmaniye Tabip Odası’nca düzenlenen “Hekimlerin Hukuki Sorumlulukları” panelinde TCK ve Diğer Düzenlemelerde hekimlerin sorumlulukları anlatıldı.
Panele konuşmacı olarak ATO Yönetim Kurulu Üyesi, ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalından Prof. Dr. Ahmet Hilal ile ATO Avukatı Ebru Atıcı katıldı.
ÖKTEN, “YOLSUZLUKLARIN ÜZERİ ÖRTÜLMEMELİ”
‘Hekimlerin Hukuki Sorumlulukları’ konulu panelin açılış konuşmasını yapan Adana Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, “Sağlıkta dönüşüm projesi ile hallaç pamuğu gibi savrularak belirsizliğe itilen sağlık sisteminin ardından yaşanan yolsuzluklar ülkemizi yeni bir kaosa sürüklemektedir. Sağlık sistemindeki dönüşüm vatandaşın huzurunu bozduğu gibi biz sağlık çalışanlarının da huzurunu bozmuştur. Sistem ile son on yılda yaşanan hekime şiddet ve şikâyetler hekimi hekimlik yapmaktan ziyade yasal hukuki bilgileri öğrenmeye mecbur kılmıştır. Hekimler fazla çalışma, dinlenememe, hekimlerin hedef gösterilmesinin getirdiği sıkıntılı yükler arttıkça, nihayetinde insan olan bizlerde hata yapabiliriz. İstem dışı oluşabilecek hatalardan hukuki anlamda korunabilmek ve daha fazla bilgi sahibi olabilmek için mesleklerinde uzman olan arkadaşlarımız bizleri aydınlatacaklardır. Kendilerine şimdiden teşekkür ediyorum. 2014 yılının, geçmiş yıllarda yaşadığımız şiddetin, şikâyetlerin ve ölümlerin olmaması, daha sağlıklı, daha nitelikli bir ortamda sağlık hizmeti verebilme, sağlıkta ve ülkemiz demokrasisi açısından yapılan hataların olmaması, yolsuzlukların üzerinin örtülmediği, demokrasinin ve hukukun üstün olduğu bir yeni yıl diliyorum.” diye konuştu.
HİLAL, YASALARI BİLMEMEK MAZERET KABUL EDİLMEMEKTEDİR
Her meslek grubunda olduğu gibi, hekimler de mesleki uygulamalarında yaptıkları ya da yapmadıklarından sorumludurlar diye konuşana ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalından Prof. Dr. Ahmet Hilal, “Sağlık çalışanlarının yaptıkları tıbbi uygulamalardan sorumlu tutulmamaları için, bulundukları ülkenin ve bilimin gerektirdiği asgari koşullara uyma zorunlulukları vardır. Mesleki uygulamaları sırasında; yürürlükteki yasal düzenlemelere, etik ilkelere, tanı ve tedavi standartlarına, uymadıkları takdirde cezai ve hukuki sorumlulukları gündeme gelecektir. Yasaları bilmemek mazeret kabul edilmemektedir. Malpraktis, kelime anlamı olarak ‘hatalı uygulama’ demektir. Dünya Tabipler Birliği, tıbbi malpraktisi sağlık mesleği mensubunun tedavi sırasında kusurlu hareketi ile standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği, hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar olarak tanımlamaktadır. TTB Hekimlik Meslek Etiği Kuralları: Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanması, tıbbi uygulamalarda sorumlu tutulabilmek için; eylem hukuka aykırı olmalı, kusur bulunmalı, zarar oluşmalı, oluşan zararla kusur arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.” dedi.
Hekim tarafından; yeterince zaman ayrılmadığı, dinlenilmediği, yeterince açıklama yapılmadığı, anlayış gösterilmediği, kendisinin ya da ailesinin anlaşılmadığı, hekimin yetersizliğinden şikâyetçi olunduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Hilal,”Hekimin kusurlu davranış nedenleri; baskı altında uzun süre çalışmak, yetersiz dinlenme, çok sayıda hastaya bakmak zorunda olmak ve küçük hataların birikmesi gibi unsurlardır. Bugün hekimleri en çok rahatsız eden konunun sağlık kuruluşunun organizasyon kusurlarının da kendilerine mal edilmesi olduğu belirtilmektedir. Tıbbi hatanın görünür yüzü olarak hekim görülmekte, sistemin ve organizasyonun hataları sorgulanmamaktadır.” diye konuştu.
ATICI, MUHAKKİK AŞAMASINDAKİ İFADE ÇOK ÖNEMLİ
Kesinleşmiş mahkeme kararları, Yargıtay içtihatları ışığında hekimlerin mesleki hatalarından kaynaklı hukuksal ve cezai sorumluluklarını anlatan Adana Tabip Odası Avukatı Ebru Atıcı, TCK ve diğer düzenlemeler ışığında ‘Hekim Sorumluluğu’ nedir? Hekim sorumluluğuyla kusur arasındaki bağlantı ve kusurun türlerine kesinleşmiş mahkeme kararlarından örnekler verdi. Av. Atıcı, “Kusurun iki türü vardır. Kast ve Taksir. Somut olayın özelliklerine göre seçtiği doğru tedavi yöntemini kendisinden beklenen her türlü özeni göstererek tıp bilimi ve uygulamasında genel olarak kabul edilmiş esaslar çerçevesinde uygulayan doktor buna rağmen başarısızlıkla sonuçlanan tedaviden dolayı sorumlu tutulamaz. Memur hekimlerle ilgili yargılamalarda öncelikle mülki amirlikçe muhakkik atanıyor ve soruşturma izni verilip, verilmemesi tartışıldığında hekimler olaya çok ciddi bakmalı. O an muhakkik ve savcının hiçbir farkı olamadığı akıldan çıkmamalı. Ceza muhakemesine gönderilen matbu paragrafta ‘avukat isteme hakları hatırlatıldı. Avukat tutmayacağını beyan etti. Savunmamı kendim yapacağım’ gibi ceza muhakemesine gönderme yapan matbu bir kısım olur. İfadeyi alan hekim olduğu için rahatlıkla sohbet havasında, samimiyetle verdikleri ifadeler daha sonra aleyhlerine kullanılabilir. Soruşturma dosyasının eksiksiz tam takımının fotokopisini talep etme hakları var. Savunmamı ya da ifademi dosyayı inceledikten sonra yazılı olarak sunacağım denmeli. Bu dosya iyice okunup, incelenmeli ve mutlaka bir avukata danışmalılar. Savcı huzurunda ifade verir gibi muhakkik aşamasında da aynıdır ve çok mühim bir meseledir. Savunmalarını ona göre yapmalısınız. Muhakkak bir bilirkişi raporu konulmalı çünkü 2007 yılında hukuk sulh muhakemeleri yasası değişti. Özel bilirkişilik kurumu da en az resmi bilirkişilik raporu da mahkemelerde eşit değerde esasa etki eder sayıldı. İşi bilen saygınlığı olan o alanda uzman bir hekimden edinecekleri yazılı bir bilirkişi görüşünü de savunmanıza ekleyecek şekilde muhakkike hakiki ifade verilmesi çok önemli. Bu gibi davalar hekimin verimini düşürüyor, meslekten soğutuyor. Bu yüzden hiç tip olaylarla karşılaşılmaması daha iyidir.” dedi.