ADANA-OSMANİYE HEKİM MECLİSİ TOPLANTI TUTANAĞI

Adana-Osmaniye Tabip Odasının Değerli Hekimleri,

6023 sayılı TTB yasasının 28. Maddesi uyarında Adana-Osmaniye Tabip Odası tarafından oluşturulan Hekim Meclisi 22 Eylül 2012’de Hekimevi’nde toplandı.Yaklaşık olarak 100 hekimin katılım sağladığı toplantıyı Adana-Osmaniye Tabip Odası Genel Sekreteri Halit Atik açtı. Dr. Halit Atik konuşmasında ATO üyeleri hakkında demografik bilgiler sundu. Odaya kayıtlı üye  sayısının 3337, erkek üye sayısının 2434, kadın üye  sayısının 903, 1834 üyenin evli,1492 üyenin bekar olduğunu bildirdi.

Dr. Halit Atik’in Hekim Meclisini Açış Konuşması:
Dr. Halit Atik, hekim meclisinin iki yıllık süre için görev yapacağını belirterek şunları söyledi:“Burada bizler Adana hekimlerinin ortak aklı, ortak vicdanı ve ortak sesi olarak demokratik bir ortamda hekimler için yani kendimiz için  neler yapabiliriz, sorunlarımız neler bunları konuşacağız. Daha sonrasında ise ortak çözümleri konuşacağız. Burada iki yılda neler yapacağız, yapabilirmiyiz. Yapacaksak hekimler için bir şeyler  yöntemlerimiz neler olacak neler olmalı bunları konuşacağız.

İşimiz bir yanı ile çok kolay. Sağlık bakanlığı açıklamalarına göre, halk sağlık hizmetinden çok memnun. Bir yani ile çok zor. Çünkü; Toplum hizmet bedelinin hizmeti satın alanlarla paylaşılmasını,   hizmetin özelleştirilmesini, ödeme gücü olanlara daha kapsamlı  ve  daha kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını liberal sağlık politikalarını  genel olarak kabul etmiyor.

İşimiz zor çünkü hizmet sunan sağlıkçılar olarak sağlıkta dönüşümden memnun değiliz.

Biz hekimler

  1. İşyeri hekimleri
  2. Aile hekimliği
  3. Muayenehane hekimliği
  4. Kurum hekimleri
  5. Asistan hekimler
  6. Emeklilik hekimler
  7. Uzman hekimler
  8. Öğretim üyeleri
  9. Acil hekimleri

Olarak pek değişik alanda çalıyoruz.

Pek çok konuda sıkıntılar çekiyoruz.

  1. Şiddet
  2. Nöbet/fazla çalışma/icap nöbeti
  3. İtibarsızlaştırma/değersizleştirme
  4. Tıp eğitimi ve İnsan gücü
  5. Ücret
  6. Performans
  7. “Yabancı” doktor
  8. Zorunlu mesleki sorumluluk sigortası/malpraktis
  9. Mecburi hizmet
  10. Güvencesiz çalışma
  11. Tam gün yasası
  12. Mesleki bağımsızlık gibi pek çok sorunumuz var.bu sorunlar hekim hasta ilişkisini bozdu bozuyor..

Bu uygulamalar sağlıkta şiddeti çok arttıracak. Sağlıkta dönüşümle birlikte hepimiz biliyoruz ki daha fazla şiddetle karşı karşıyayız. Her gün hizmet verirken bunları yaşıyoruz.   Ülkede 600 bin sağlık çalışanı var. 230 bini aşan sağlık emekçisi taşeronda çalışıyor.

Hekimler açısından ise artık sözleşmeli hekim dönemi başladı.  Özelde  çalışanlar, Aile hekimleri sözleşmeli oldular. Diğer hekim arkadaşlarda aynı sistemle başlıyor. Tüm Hekimlerin çeşitli sorunları olduğunu biliyoruz.

Hekimleri gelecek beklentilerinde umutluyum diyenlerin oranı sadece % 8  Hekimlerle yapılan anketlerde % 85’i Türkiye de sağlık hizmetlerini hekimler açısından durumun kötüye gitmesi olarak değerlendiriyor. Bu gün bu sorunları tek tek incelemeliyiz. Sağlıkta dönüşüm başlayalı 10  yıl oldu. Bugünkü sorunlarımızın temel nedenleri son 10 yıldır  uygulanan politikadan olduğunu biliyoruz.

Bu politikalar nelerdir?

Sağlığın metalaşması.

Sağlık alanı Pazar, piyasa olarak görülmektedir. Bizler sermayenin emek güçleriyiz. Türkiye sağlık Pazar uluslar arası sermayenin hâkim olmaya başladığını görüyoruz. Sağlıkta tüm hastaneleri ve hizmetleri tek elde topluyoruz. Niye karşı çıkıyorsunuz deniyordu. Oysa şimdi kendi içinde rekabet edecek kamu hastaneleri ile her biri ayrı bir piyasa aktörü olacaklar.  Kâr etmeyenler kamu hastanelerinin yönetimleri değişecek.Doğru saptamalar yapmalıyız.

Önümüze gelen yeni başlıklar olarak yeni sorunlar geliyor. Sezaryen belki dil sürçmesi ile cinayet diye geldi. Sezaryen ortalaması  % 15 lerde olmalıdır. Türkiye’de 2002 de % 20,2008 de % 37.6,2011 de % 48  lere yükseldi. Sağlıkta dönüşümle birlikte arttı. Sağlıkta dönüşüm programı ayrı bir şey değildir.

Kürtaj cinayettir sözleri hekimlerle halkı birbirine düşüren sözlerdir.Halkı hekimlere düşman eden bir yaklaşımdır. Kürtaj cinayettir  diyenler kadının karar verme özelliğini elinden alıp, kadını suçlu ilan etmektedir.Kürtaj cinayettir erkek egemen bir anlayıştır .Zorluklarımız çok  fazladır.Mesela; şiddet:  Mecliste sağlıkta şiddetle ilgili araştırma yapılsın denildi. Ancak Dr. Ersin Aslan’ın öldürülmesi ile gündeme geldi. Şiddetle ilgili yasa önerisi yeni gündeme geldi. Ölmek mi gerekiyordu.

Konu özel ortaklığı oluşturuldu. Sağlık alanı artık insan odaklı değil kar odaklı olmaktadır.

Sağlıkta dönüşüm süreci başladığında 1.basamak tümüyle ücretsiz olacak diye başladı. tüm Türkiye GSS şemsiyesi altına alındı diyerek başladı, herkes ücretsiz sağlık hizmeti olacak diye başladı. Olsa olsa en fazla  % 30 fark ücreti ile özellere gidersin dendi.

Ama geldiğimiz bu günde % 90 lara çıktı. Fark ücreti, katkı payı, fazla ilaç payı vs adı altında 9 adet farklı ücret alınmaktadır.

Sağlık bugün bu haldedir. Adana’da bundan nasibini alıyor. Biz burada hekimlere halkın sağlığına sahip çıkalım faaliyeti içerisindeyiz.

Hasta – hekim, hekim – hekim, hekim-toplum ilişkisini düzeltmemiz  gerekiyor.

Hekime güvenmeyen geniş bir kesim vardır Kendimizle ilişkili her ne varsa oluşan olgulardan kurtulmamız gerekiyor. Yetersizliklerimizi gidermeliyiz.Yapılan bir araştırmada Hekime güvenmesi ve inanması gerektiğine  inanan ve de genelde muhtaç olduklarını dolayısıyla güvenmeleri gerektiğini düşünmelerine rağmen, mevcut algıyı tespit edip kendimize  ilişkin her ne var ise hepsini düzeltmek iddiası ve içtenliği ile daha iyi sağlık hizmeti verme iddiamızı sürdüreceğiz. Burada 1600 TL emekli maaşı nedeniylemi    para saikı  ilemi  hareket ediyoruz.,yada bunlar  iğne yapmaktan bile acizler diyenlerin toplumu daha iyi yönlendirdiğin den mi böyle düşünüyorlar diye düşünmeliyiz. Yoksa devamlı yeni Tıp Fakülteleri  açılarak hekimler yetersiz halemi getiriliyor gerçeğini mi düşünmek  zorundayız. İşimiz zor. Ama bu bizi yıldırmasın uzun sürmeli, bir  yükün altına girdik.Bu süreçten  başarı ile çıkacağız,umutsuz olmayalım.

Tüm bunların yanında bugün nasıl bir Türkiye’deyiz, sağlık nasıl 10. plana itilmiştir. Türkiye’de her gün yeni gündem oluyor. Suriye bir yandan her an savaşa girilebilecek gibi, Afyon’da ki patlama gelen  Şehit haberleri, çatışmalar ortamında hepimiz gerginiz.

Sağlık ortamı ve sağlık çalışanlarının sorunları hiç konuşulmuyor.

Bugün; Genel Kurmay Başkanı,  milletvekilleri, Belediye başkanları, gazeteciler o kadar çok insan içerde ve halkın sağlık sorunları  bunların gündem olduğu yerde hiç gündem olmuyor böyle bir Türkiye ortamında bizler kendi sorunlarımızı konuşacağız. Çözümler arayacağız.” dedi.

Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten’in  Konuşması:
Daha sonra kürsüye gelen ATO başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, konuşmasına 17 Nisan tarihinde Gaziantep Devlet Hastanesinde hasta yakını  tarafından görev başında öldürülen Dr. Ersin Arslan’ı anarak başladı.  Meslektaşları Dr.Ersin Arslan’ı unutmadıklarını belirten Dr. Ökten, ülkemizin içinde  bulunduğu ve hekimlerimizin içinde bulunduğu ortamın gelecek adına umutla bakmamızı engellediğini belirtti.

Dr. Ökten, Sağlıkta Dönüşüm Projesinin her ne kadar iyi  bir şey olarak anlatılsa da  sonuçlarının hekimler, tıp mesleği ve  hastalar adına bir çok olumsuzluğu da beraberinde getirdiğini belirterek  bu programın hekimlere şikayet,  şiddet ve ölüm olarak, tıp mesleği adına onur kırıcı ve rencide edici olarak, hasta ve yakınlarına ise daha fazla ücret ödeyerek sağlık hizmeti satın alma olarak geri döndüğünü vurguladı. Şiddetin sadece sağlık alanında değil ülkenin her alanına yayılmış durumda olduğunu söyleyen Dr. Ökten, sağlıkta giderek artan şiddete karşı ciddi herhangi bir önlem alınmadığını vurgulayarak Dr. Ersin Arslan’ın öldürülmesinden hemen sonra sağlıkta şiddetin nedenlerini araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun  AKP milletvekillerinin komisyona gelmemesi  nedeniyle toplanamadığını belirtmiştir.  Dr. Ökten ayrıca hekimlerin uğradığı şikayet ve şiddetin yanında kamuda, özelde, üniversitelerde  ASM’ler de her geçen gün çalışma koşullarımızın kötüleşmesi, tıp eğitiminin değişen sağlık koşullarına göre kendini yenileyememesi, hasta ve hekim arasındaki güvensizliğin ortadan kalkması, aramızdaki iletişimin azalması, sorunlarımıza yeterince sahip çıkamamak gibi durumlar mevcut sorunlarımızı ağırlaştırmakta ve çözüm bulmamızı zorlaştırdığını belirtti.

Dr. Ökten, 15 Nisan da yapılan seçimlerden sonra geldikleri oda yönetiminde bugüne kadar yaptıkları çalışmaları anlatarak; kamu, kurum ve kuruluşlarına 25 ziyaret, hastanelerde 20 toplantı, Dr. Ersin Arslan’ın öldürülmesini ve verilen maaş zamlarını  protesto etmek için 1’er günlük iş bıraktıklarını, 4 kez oturma eylemi yaptıklarını, hekim  sorunları ile ilgili 10 kez basın açıklaması yaptıklarını belirtmiştir. Konuşmasında ATO’nın çalışma şekli, gelecek 2 yıllık süreçte neler yapmak istediklerini  ve oluşturulan hekim meclisi ve üyelerinin nasıl çalışacağı  hakkında bilgi vererek amaçlarının oda-hekim, oda-hastane ve hekim-hekim ilişkilerini geliştirmek olduğunu belirtmiştir.

Dr. Ökten, konuşmasının son bölümünü  sağlık alanında yapılan  değişikliklerle  birlikte yaşanan  gerçekçilik hakkında bilgi vererek, özellikle değişikliklerin 1980’lerden sonra sağlıkta uygulanmaya başlayan neo-liberal politikalar sonucunda bilimsel tıbbın yerini  ticari tıbbın aldığını, tıbbın  kendisini ilaç ve medikal şirketlerinin ve sağlık holdinglerinin yönlendirmesine bırakarak tıp biliminin artık devasa sektörler tarafından  yönetildiğini belirtti. Böyle bir değişimin dış yardımlarla desteklenerek, iktidarların  uygulaması  sonucunda koruyucu sağlık hizmetlerinin yerini tedavi edici tıbba bıraktığını bunun ise en pahalı bir yöntem olduğunu belirtti.  Kamunun kendisini denetleme görevini bıraktığını, üniversitelerin  ise yeni uygulamalarla bilimsellikten, eğitim ve öğretimden uzaklaştırıldığını,  bu alanda meslek örgütlerinin ne kadar çaba göstermek isteseler de artık yeterli olamadığını belirtti.

Koruyucu hekimliğin kamusal, toplumsal veya hekimlerin bireysel  sorumluluğu anlamında unutulduğunu, bunun yerine hekimlerin uygulanan sağlık politikaları  nedeniyle artık hastalıkları önlemede ve tedavi etmede en basit, fakat sonuç alıcı önlemler veya yöntemlere yönelmek istemediklerini belirterek,  iyi hekimliğe yönelmenin onlara şikayet ve şiddet olarak geri döndüğünü söylemiştir. Hekimler artık sağlık sisteminin kendilerine ön gördüğü en fazla tetkiki istiyor, en fazla ilacı yazıyor ve en pahalı tedavi yöntemini seçiyorlar.

Tedavide başarı oranlarının yükselmesi, ortalama ömür yılının artması bir gerçek. Ancak başka bir gerçek daha var.  Komplikasyon, malpraktis, yan etkiler, giderek yükselen hastalanma ve ameliyat oranları da bir gerçek.Artık “başarı” azalan hastalık veya hasta sayıları ile değil artan poliklinik ve ameliyat sayıları ile değerlendiriliyor ve övülünüyor.

Günümüzde tıp artık ticaret nesnesi olarak görülüyor. Günümüz artık muayene edici ve tedavi edici tıptan tetkik isteyen tıp profiline kaymıştır. Bu artık halk ve hekimler tarafından da kanıksanmış durumda. Tıbbın doğruları olarak artık medyada anlatılanlar savunuluyor. Böylece bilimsel tıpla yarışan ve onu geçen şarlatan tıp kavramı geçerli oluyor. Mesleki saygınlığımız uygulanan sağlık politikaları ve uygulayıcıları, halk ve hekimler, kısaca hepimizin katkılarıyla ortadan kalkmak üzere ATO Başkanı Dr. Ökten, sorunların çok olduğunu ve bundan sonraki süreçte sorunlarımızın giderek  artacağını belirterek, her   türlü sorunlara  sahip çıkma ve destek vermenin yönetim kurulunun  sorumluluğunda olduğunu  belirterek hekimlerden odalarına sahip çıkmalarını istedi.

Daha sonra Divan Başkanlığı seçimine geçildi.

Meclisin ilk toplantısında başkanlığa Dr. Mehmet Adam aday gösterildi. Dr.Mehmet Adam oybirliği ile Divan Başkanlığına seçildi. Divan üyeliğine de,
Dr. Doğan Barbaros
Dr. Haluk Lütfi Özkut
Dr. Uğur Şanlıtürk
Dr.Zahide Olgun Henzel oybirliği ile seçilmişlerdir.

Divan Başkanı Dr. Mehmet Adam yaptığı konuşmada “Sağlıkta Dönüşüm” aldatmacası üzerinde durmuştur.

“Bir toplum, mevcut iktidarın almış olduğu kararların ve yaptığı eylemlerin direkt sonucunu eğitim ve sağlık hizmetleri üzerinde görür ve etkilenir. Her iki hizmet “toplumun yumuşak karnı” olarak  isimlendirilebilir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde öyle ya da böyle toplumu mutlu edebilmişseniz iktidarı sürdürebilmeniz daha olasıdır.

Kaynakları arttırmadan toplumu mutlu ederken, yabancıların “trade off” dedikleri, “Bir şeyi elde etmek için başka bir şeyden vazgeçme” ye göre, başka birilerinin mutsuzluğu gündeme gelir. Sağlık alanında da, ödünleşilen kişiler genelde doktorlar olmaktadır.

Mevcut AKP hükümetinin, 2002 yılında iktidara geldikten sonra, takındıkları tutum ve izledikleri politikalar, “sağlıkta dönüşüm” adı altında yukarda bahsedilen ilkeler çerçevesinde cereyan etmiştir. Öncelikle, sahibi oldukları işçilere bedeli sonradan belirlenerek ödenmek üzere (ancak hiç ödemediler), satın aldıkları SSK hastanelerini diğer vatandaşların kullanımına açmayla işe girişildi. O zamanlar “yetmez ama evet”çi liberaller gibileri, bu uygulamanın iyi bir şey olduğunu sağlık hizmetinin tek elden verilmesini savundular. SSK eczanelerini dışarıya açma ile dönüşüm devam etti. Bu dönüşümün ilk zararlı etkileri o aşamada kendini göstermeye başlamıştı. Daha  fazla ilaç parası…

Ardından, önce 2005 yılında pilot olarak başlatılan, sonra tüm yurda yayılan aile hekimliği uygulaması. Devlet memurluğumuzdan süresiz  izinli olmamız, sağlık ocaklarından kiracısı olarak ASM’lere geçişimiz, bizi kapıkulu gören 3000-4000 arası hastamız, temizlik görevlisi için işveren konumuna dönüşümüz, yıllar içinde azalan gelirlerimiz, kişiler arası çatışmalar vs vs sorunlar karşımıza dikiliverdi.

2005 yılından itibaren özel sağlık hizmetleri poliklinik ya da hastane  bazında özendirildi. Bu sayede her köşe başında bir poliklinik açıldı.Önceleri hizmet başına ödeme yapılırken, sonraları vaka başı ödeme  sistemine geçildi. Ücretler ise hala 7-8 yıl öncesi ile aynı düzeyde. Bunlar hekimlerin emeklerinin gaspı anlamına gelmekte.

Özel sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ile sağlık hizmetine kolay –ve gereksiz- ulaşımın birincil sonucu yıllık muayene sayısında ve sağlık giderlerinde artıştır. Bursa’da hastane açılışında konuşan Çalışma Bakanı Faruk Çelik şöyle demişti. “2002 yılında yıllık kişi başına muayene sayısı1,8 idi. Bizim iktidarımızda Avrupa düzeyine geldi. 2011 yılında 7’yi geçtik. Bu iktidarımızın başarısıdır. Artan ilaç giderleri için doktor-ilaç üreticisi ya da doktor-eczacı ilişkilerini araştıracağız.” Birbiriyle bu kadar çelişkili iki görüşü ardı ardına söyleyebilmek, AKP iktidarının bakanına yakışırdı herhalde.

Bir sonraki dönüşüm basamağı, tam gün uygulaması ve hekimlerin döner sermaye ödemesi yerine performans ödemesi sistemine geçişi idi. Performans ödeme sistemi kendi içerisinde birçok sorunu olan bir sistemdir. Temelde çalışma barışına konulan bir bomba olan sistem, içerisinde birçok adaletsizliği barındırmaktadır.

Hasta hakları adı altında kolay şikayet etme yolları sunuldu. Haklar, özelde sadece şikayet etme hakkı olarak anlatıldı. Sorunların çözümüyle sorum(n)lu iktidar yöneticileri, yazılı ve görsel medyada, sağlık sorunlarının temel nedenini hekimler olarak gösterdiler.  Sağlıkta şiddet patlaması yaşandı.

Sağlıkta dönüşüm, artan sağlık giderleri finansmanının, genel bütçe ve hizmetten faydalananın daha fazla katkı payı alınarak sağlanmasını gündeme getirdi. SGK başkanı 2012 yılında halkın hizmeti alırken daha fazla ödeme yapmasını öngörüyor. 2 yıl kadar önce, Başbakan Erdoğan’nın Kayseri’de hastane kompleksi açılışında yaptığı konuşmada, hiddetle “hekimlerin hastaların cebindeki elini çekeceğiz” demesi, hekimlere olan intikam duygununun bir görüntüsü olarak algılamıştım.

Bu söylemi, -başka eller (SGK, kendi eli, işletme sahibi vb)  koyacağız- olarak algılayabilirmişim.

Daha sonraları dönüşüm çerçevesinde, Kamu Hastane Birlikleri yasası yapıldı.

Türkiye çapında 100 adet birlik oluşturuldu.  Bu birliklere genel sekreter atamaları gerçekleştirilecek. Küçük bir devlet hastanesini idareden yoksun kadroların, ilin tüm hastanelerini idare etmesini bekleyeceğiz. Devlet memuriyetinden zorunlu kopuş yanında, kolay sürgünler, beğenmediği hekimler ile sözleşme yenilememe, gibi sorunlar basiretsiz yöneticilerin başvurdukları yöntemler olacaktır.

Nihayetinde, SGK’nın elinin hastanın cebinde olduğu, %90’a kadar fark alınmasına rağmen bir kara delik gibi büyüyen sağlık giderleriyle, hekimin kelimenin tam anlamı ile paspas edildiği sağlıkta dönüşüm tam önümüzde.Dönüştüğü kesin de, hangi ucubeye dönüştüğü belli değil…”

Divan Meclisi, konuşmalar için, söz alarak, serbest kürsü konuşma yöntemini belirlemiş ve konuşma süresini konuşmacılardan 5 dakika  süreyle sınırlı tutmaları istemiştir.

Söz alan konuşmacılardan Dr. Levent Cemal, Dr. Ahmet Tohumcu ve Dr Ömer Ekşi, meclisin temsilci belirleme yöntemleri üzerinde görüş bildirmişlerdir.Cevaben Dr. Halit Atik, meclis temsilci belirleme yöntemlerini anlatmıştır. Dr. Halit Atik, kamu, özel veya üniversite hastanelerinde temsilcilerin seçimle, Aile Sağlığı Merkezlerinde ise daha çok görüşülerek gönüllülük esasına dayanılarak seçildiğini belirterek, ayrıca temsilci tüzüğü, temsilcilerin görev ve sorumlulukları hakkında da bilgi vermiştir.

Söz alan meclis üyesi Dr. İstemi Oral, 12 yıldır iş yeri temsilcisi olarak çalıştığını belirterek, iş yeri hekimlerinin sorunlarını anlattı. Dr. Oral özellikle iş sağlığı alanında Türk Tabipleri Birliği ve tüm tabip odalarının bu alandan çekildiklerini, eskiden olduğu gibi varlıklarını yeniden hissettirmeleri gerektiğini belirtti. İşyeri hekimliği için yeniden B-C tipi kursların yeniden düzenlenmesini önerdi. Sorunları  ve çözüm önerilerini meclis başkanlığına yazılı  olarak sundu.

Dr. Özcan Yılmaz, hekim meclisinin “Hekim Platformu”  olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını belirtti. Yılmaz, ayrıca günümüzde yaşadığımızı sorunların büyük kısmının performans sisteminden kaynaklandığını, bu sistemin iyi hekimlik, onurlu hekimlik gibi kavramları da beraberinde götürdüğünü söyledi.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi asistan temsilcimiz  Dr.Vecihi Keklik Genel olarak asistanların sorunlarından bahsetti. Dr. Keklik, aynı şehirde farklı eğitim veren hastanelerde eğitim standartının olmamasından yakındı. Farklı hastanelerde aynı branşta eğitim yapan asistanların performans ücretlerinin standardize olmadığını, rotasyonların yaptırılmadığı için bunun sorun teşkil edebileceği, nöbet sayılarının çok ancak nöbet ücretlerinin az olduğunu bu durumun mutlaka realize edilmesi gerektiğini belirtti. Hekime yönelik şiddet ve şikayet konusunda  TTB veya tabip odalarının  hukuksal desteğinin yetersiz geldiğini, bu tip sorunların çözülsün veya çözülmesin bilgilendirme ve geri dönüşlerin pek olmadığını, tabip odası yönetiminin tabana daha sık ulaşması gerektiğini bildirdi.Ayrıca tabip odaları nakillerinin kolaylaştırılması gerektiği, eş durumundan nakillerde çok zorluk çıkarıldığını, mecburi hizmet yapmadan diplomalarının verilmediğini, bunun  insan hakları ve hekim haklarına aykırı olduğunu, buna TTB’nin müdahil olması gerektiğini söyledi. Hekimlerin de hastalar gibi şikâyetlerinin bildirilebileceği imkanların sağlanması istedi. Genel olarak performans sisteminde hakkaniyet olmadığını, bunun için katkı paylarının arttırılması gerektiğini, polikliniklerde aşırı hasta baktıklarını, bu durumunda şikayet ve şiddet olarak kendilerine yansıdığını,

Adana Numune Hastanesi asistan temsilcimiz Dr. Sezer Helvacı ise performans ödentilerinin çok düşük olduğunu, şikayet ve şiddetin giderek arttığını belirterek, asistanların kongre, sempozyum gibi bilimsel faaliyetlere katılımların döner sermaye bütçesinden karşılanması için başhekimlik nazarında görüşmeler yapılmasını istedi.

Dr. Nuh Demirpas, iş sağlığı alanında TTB ve tabip odalarının hala aktif olarak var olduklarını belirtti. Uygulanan sağlık politikalarının yakın zamanda hepimizi işçi statüsüne sokacağını, hiçbirimizin birbirinden farkı olmayacağını belirtti.

Dr. Utku Ersözlü, belediyelerin katı atık bedellerinin ASM’lerden  tahsil edilmesi üzerinde ilçe belediyelerin ve büyük şehir belediyesinin farklı uygulamalar yaptığını, bunun adilane bir sistem  olmadığını, ilçe ve Büyükşehir belediyeleri ile görüşülerek  bunun  giderilmesi için girişimlerde bulunulmasını istedi. Sağlık Net-2  programı ile ASM’lerin kayıtlarındaki nüfusun az gözüktüğünü, bununla ilgili Sağlık Bakanlığı, Bilgi İşlem Daire Başkanlığı hakkında suç  duyurusunda bulunulmasını istedi. Geçici sağlık hizmeti veren aile hekimlerinin nüfuslarında azalma olduğunu, bunun da daha az para alacakları anlamına geldiğini belirtti.

Dr. Abdullah Yeniocak, özel hasta hekimlerinin ekonomik ve özlük  hakları anlamında bir çok sorunu yaşadıklarını belirterek bu konuda özel hastanede çalışan hekimler için çalışma rehberi hazırladıklarını  belirtti. Özel hastanelerde sözleşme yaparken TTB veya tabip odalarının  taraf olmasının hekimleri koruyucu gücü olacağını belirtti. Özel hekimlik komisyonuna katılımların artmasını ve ilk yardım eğitimleri için eğitimcilerin sayısının artmasını temenni etti.

Dr. Ahmet Nisanoğlu, meclis gündem maddelerinin önceden belirlenmesini istedi. ASM ve aile hekimliğinin sisteminin oluşturulmasındaki yanlışlıklardan bahsederek bu konuyu örneklerle anlattı. Normalde  Avrupa’da ASM’leri devletin yaptığını burada ise her şeyi doktorların yapması istendiğini belirtti. Örneğin ASM’ye aldığı bir jeneratörün   kendisi ayrıldıktan sonra ne olacağının bilinmediğini bir örnekle anlattı. Sağlık sistemi ile ilgili sorunların basına, siyasi  partilere, demokratik kitle örgütlerine, öneriler doğrultusunda dosya hazırlanarak sunulmasını önerdi. Gelecek toplantılara siyasi parti temsilcilerinin veya milletvekillerinin katılımının sağlanmasının önemli olduğunu belirtti.

Dr. Muhsin İnal, hekimler olarak konumumuzun pek ayardında olmadığımızı, daha fazla irade koymamız gerektiğini belirterek,  sağlıktaki kapitalist gidişe karşı daha fazla demokratik refleks geliştirmemiz gerektiğini belirtti.

Dr. Ahmet Yönder, tabip odasının tüm siyasi partilerle görüşülerek sorunlarımızın aktarılmasını talep etti. Perifer ilçelerde aile  hekimlerinin acillerde nöbet tuttuğunu, bunun engellenmesi için girişimde bulunulması gerektiğini ifade etti. Sağlık müdürlüğünden  alınan aşıların soğuk zincirinde sıkıntı olduğu ve dağıtımın daha sık ve daha fazla yerden yapılması gerektiğini bildirdi. Aylık  çalışmaların Sağlık Bakanlığı’na elden gönderilmemesi gerektiğin,  öğrenci-evlilik raporları gibi raporların verilmesinde sıkıntı  yaşanmaması için bu gibi durumlar için eğitimi verilmesini talep etti.

Dr. Sadettin Günay, halkımızın hekimleri ve sağlıkçıları  sevmediklerini, okuyan kesime karşı antipati duyduklarını,  siyasetçilerin sağlık sorununa provakatif yaklaştıklarını, şikayet ve  şiddetin giderek arttığını, hekimler aleyhine mesnetsiz iddialar  hakkında tabip odalarının davalar açması gerektiğini bildirdi

Daha sonra meclis toplantısı tamamlandı

Adana Tabip Odası-Hekim Meclisi 22/09/2012 toplantısında Dr. İstemi Oral’ın Divan Başkanlığına sunduğu  yazılı belgesi Meslek hastalıkları konusunda kılavuz (İSGİP) yayınlandı. Bu konuyla ilgili müfettişlerin hem sayısı arttırıldı, hem de eğitimleri arttırıldı.

İş yeri hekimlerinin mesleki hastalıklar konusunda bilgilerinin yetersiz olduğu, TTB’nin bu alandan dışlandığı ve sorunların kaynağı olarak iş yeri hekimleri görülecektir.

TTB, ATO kendi iç çekişmelerini bir kenara bırakıp, iş sağlığı  alanında yeniden var olmalı. Bu alanda üniversiteler ile birlikte hareket etmeli  Üniversitede iş yeri hekimliği kürsüsü oluşturmalı, enstitüler hayata  geçirilmelidir. Diğer uzmanlık dernekleri ile birlikte hareket edilmelidir.Meslek örgütünde meslek hastalıkları konusunda danışma/yönlendirme  kurulu oluşturulmalıdır.

Adana’da işyeri hekimliği için hizmet içi eğitimi ve kurslar  düzenlenmeli, B ve C eğitimleri yeniden başlatılmalıdır. Göğüs hastalıları, KBB ve dahiliye uzmanları ile birlikte çalışma grupları oluşturulmalıdır.

Adana Tabip Odası Hekim Meclisi Başkanlık Heyeti toplantısı,Heyet,  26/09/2012 tarihinde Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı  Dr.  Ali İhsan Ökten ve oda genel sekreteri  Dr. Halit Atik’in katılımıyla toplandı.Toplantıda hekim meclisinin genel değerlendirilmesi yapıldı.

 1-ASM raporlarının mail ile sağlık müdürlüğüne gönderilmesi konusunda Dr.Cem Uraldı’dan tabip odası yönetim kurulu olarak görüşülmesi
2-TEDAŞ ile görüşülerek ASM’lerin iş yeri olarak kabul edilmemesi gerektiğinin anlatılması
3-Meclis temsilcisi olmayan ancak meclis için çalışmak isteyenlerin e-posta ile haberdar edilmesi
4-Haberleşme trafiğinde  aile hekimleri mail grubunun kullanılması kararlaştırıldı.
5-Bir sonraki meclis toplantısında gündemin belirlenmesi yöntemi tartışıldı.