Sayın Üyemiz,
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi 27.06.2016 tarihin de Ç.Ü. Kongre merkezin de yapılan tören le 40. dönem mezunlarını verdi. Meslek hayatına ilk adımlarını atan genç meslektaşlarımıza başarılar dileriz. Adana Tabip Odasının da yer aldığı mezuniyet töreninde Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’in konuşma metni aşağıda sunulmuştur.
Saygılarımızla,
Adana Tabip Odası
Tahmini olarak 6000 yıllık geçmişi olan bir mesleğimiz var. Hatta bunu insanlığın varoluşuna kadar geri götürebiliriz. Hastalık ve onu tedavi etmeye yönelik çabalar insanla birlikte yeryüzünde var olmuştur ve var olmaya da devam edecektir. Tıbbın ilk insanla birlikte başladığı söylense de, genelde kabul görmüş olan hekimliği büyücülükten çıkarıp bilimsel tıp haline getiren ve bu nedenle hekimliğin babası olarak kabul gören Hipokrat olmuştur.
İnsanların en küçük sağlık problemlerinde dahi ilk sığındıkları kişi hekim olduğundan, tarih boyunca hekimliğe kutsal bir misyon yüklenmiştir. Ve çok yakın zamana kadar el üstünde tutulan mesleğimiz ne yazık ki tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşamaktadır. En temel insan haklarından biri olan; herkese nitelikli, eşit ve ücretsiz olarak verilmesi gereken sağlık hizmeti, sağlıkta dönüşüm adı altında; adım adım hekimlikten ve halktan uzaklaştırılıp uluslararası sermayenin hizmetine sunularak hastalar müşteri, hastaneler ticarethane olarak görülmeye başlanmıştır.
Ülkemiz geneline baktığımızda hekimlerin teorik ve pratikte eğitimi için olmazsa olmaz koşulumuz olan usta-çırak eğitimi yerine yetersiz usta, yetersiz kalfa, ama bol çırak olarak yetersiz eğitildiğini söyleyebiliriz… Kuşkusuz bu söylediklerim sizler için geçerli değil. Çünkü sizler burada gerçekten usta, gerçekten eğitici, gerçekten bilgili, gerçekten akademisyen, gerçekten hoca olan hocalarımız tarafından eğitildiniz.
Ama sizlere şu gerçeği de hatırlatmak isterim.
Türkiye İstatistik Enstitüsünün verilerine göre bir yılda acilde bakılan hasta sayısı 110 milyon, bir yılda polikliniklerde bakılan hasta sayısı 800 milyonun üzerinde, bir yılda bir kişinin bir sağlık kuruluşuna gelme oranı 10’u geçmiştir.
Sağlıkta dönüşüm programından sonra poliklinik ve ameliyat sayıları en az 5 kat artmış durumdadır. İstenen tetkik sayıları ise aynı şekilde dünya ortalamalarının üzerindedir. Bu verilere baktığımızda sağlıkta dünya birincisiyiz. Bu birinciliklerle hasta ve hastalık sayısının artmasıyla övünen bir sağlık bakanlığımız var. Ancak böyle bir toplumun sağlığının yerinde olduğundan veya uygulanan sağlık politikalarının doğru olduğundan söz edebilir miyiz.
Kapitalizm olanca hırsıyla insan sağlığına saldırıyor. Günümüzde sağlık daha fazla hastalık, daha fazla tetkik, daha fazla ilaç, daha fazla para anlamına gelmektedir. Sağlık politikalarında ki bu hızlı değişim ve dönüşüm, hekimlerin performans için fazla sayıda hasta bakma ve ameliyat yapmaya zorlanması, anamnez alınmadan tetkik istenmesi, çalışma koşullarının her geçen gün ağırlaşması, polikliniklerde 100-150 hasta bakılması, hasta ve hekim arasındaki ilişkinin 2-3 dakikaya kadar inmesi hekimleri mesleklerine, meslektaşlarına ve hastalarına karşı yabancılaştırmıştır. Bu yabancılaşma bize daha çok çalışma ancak daha fazla fiziksel, sözlü ve psikolojik şiddet ve şikayet, hatta ölüm olarak geri dönmüştür.
Sayın hocalarım, sevgili genç meslektaşlarım,
Ülkemizde hukuk, eğitim, güvenlik gibi sağlık ortamı ve hekimlikte kritik bir eşiğe gelmiştir. Uygulanan bu politikalar ülkemiz gibi hekimler ve sağlık çalışanları açısından da yarınları bilinmez hale getirmiştir. Hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik şikayet ve şiddetin artması nedeniyle bizler daha huzursuz ve mutsuz bir ortamda çalışıyoruz. Toplumsal yaşamda ki belirsizlik, geleceğe yönelik güvensizlik, antidemokratik uygulamalar, hukukun hiçe sayılması, düşünce özgürlüğünün olabildiğince kısıtlanması, akıl ve bilimin devre dışı bırakılmaya çalışılması, canlı veya cansız bombalarla yapılan terör saldırıları, şiddet, savaş ve korku gibi bir sürü olumsuz etmen tüm toplumun olduğu gibi bizlerin de endişelerini daha da arttırmaktadır. Hekimler çaresiz yarın ne olacağını bilmeden konumlarını korumaya çalışırken her geçen gün ekonomik ve özlük hakları gasp olmaktadır. Şu an sizler Tıpta Uzmanlık Sınavını kazansanız dahi mecburi hizmetinizi yapmadığınız sürece diplomalarınızı size vermiyorlar, hekimlik mesleğinizi yapamıyorsunuz. Pratisyen hekimlikte, uzman hekimliğinde veya yan dal uzmanlığında dahi mecburi hizmet yapmadığınız takdirde hekimlik yapamıyoruz. Böyle bir şeyin başka bir meslek dalında olmadığını ise hepimiz biliyoruz.
Sevgili Genç Meslektaşlarım,
Ne yazık ki böylesi bir ortamda şu an mezun olup, hekimlik yaşamınıza başlayacaksınız. Oysa ki bizler sizlerin daha demokratik, daha çağdaş, daha özgür, daha laik, daha yeşil, cumhuriyet ilkelerinin ve hukukun üstün olduğu, meslektaşımız Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı ve adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı gibi akademisyenlerin tutuklanıp tek kişilik hücrelerde tecrit edilmediği, ülkemizde ve dünyada barışın egemen olduğu, kupa tedavisi veya hacamatlığın değil bilimsel tıbbın önemsendiği, çocukların taciz ve tecavüze uğradığı vakıflarda değil, sevginin ve bilimin egemen olduğu okullarda okuduğu, terör ve bombaların değil huzur ve güvenin olduğu, Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyet Türkiye’sinde “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” cümlesinin emaneti altında hekimlik yapmak ve sizlerin de böyle bir ortamda hekimlik yapmanızı isterdik.
Sevgili Meslektaşlarım,
Aslında bizim isteklerimiz çok basit ve insancıl,
Biz hekimler, daha nitelikli tıp eğitimi almak istiyoruz.
Biz hekimler, hastalarımıza 2-3 dakika değil, en az 15-20 dakika zaman ayıran daha nitelikli sağlık hizmeti sunmak istiyoruz.
Biz hekimler, diplomalarımızın, ekonomik ve özlük haklarımızın daha fazla gasp edilmesini istemiyoruz.
Biz hekimler, sağlıkta performans, taşeron istemiyoruz.
Biz hekimler, bu hizmeti sunarken yöneticilerimiz tarafından mesleğimizi onurunu zedeleyen, rencide eden sözler duymak istemiyoruz.
Biz hekimler, sağlık sisteminin neden olduğu aksaklıklar nedeniyle hemen hemen her gün medyada hedef gösterilmek istemiyoruz.
Biz hekimler, bu kadar ağır şartlarda çalışırken hasta ve yakınlarının sözlü, psikolojik ve fiziki saldırılarına karşı sağlık bakanlığından ve yöneticilerden çözüm istiyoruz.
Sevgili meslektaşlarım,
Mesleğimiz özellikle son 13 yılda uygulanan sağlık politikaları nedeniyle çok yıpratıldı. Bu olumsuzluklara karşı mücadeleye biz yine mesleki örgütümüz olan tabip odaları ve Türk Tabipleri Birliği öncülüğünde onların örgütlülüğünde devam etmeliyiz. Bu nedenle gittiğiniz yerlerde tabip odalarına üye olunuz.
Sevgili genç meslektaşlarım,
Gittiğiniz ve görev yaptığınız yerlerde Hipokrat andına bağlı kalarak dil, din, cins, ırk, sınıf farkı gözetmeksizin insanlara barış, demokrasi, kardeşlik, sağlık getirmek için var gücünüzle çalışınız. Adana Tabip Odası olarak sizleri yetiştiren sevgili hocalarımıza bir kez daha teşekkür ediyor, sizlere saygı ve sevgilerimi sunuyor, hepinize başarılar diliyorum.
Doç. Dr. Ali İhsan Ökten
Adana Tabip Odası Başkanı