Canlıların Yaşamları Ranta Tercih Edildiğinde, Sel Kaynaklı Ölümlerin Önlenebilmesi Mümkündür

Canlıların Yaşamları Ranta Tercih Edildiğinde, Sel Kaynaklı Ölümlerin Önlenebilmesi Mümkündür

Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi olan Doğu Karadeniz’de; heyelan, sel ve taşkınlardan dolayı yüzlerce ölüm gerçekleşmiştir. En son, 14 Temmuz 2021 tarihinde Rize’de; şiddetini artıran yağışların sonucu derelerin taşması ve heyelan nedeniyle son resmi verilere göre 7 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir, 1 yurttaşımız ise halen kayıptır. Hayatını kaybeden yurttaşların yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Kayıp yurttaşımıza ise en kısa sürede sağ salim ulaşılmasını umuyoruz.

Son 200 yıllık süreçte, dünyada doğa felaketleri, önemli bir şekilde artış gösterdi. Doğa felaketlerinin çoğunluğu; sel, kuraklık gibi su ile ilgili olan afetlerdi. Doğa felaketlerindeki bu belirgin artış; doğa talanı ve tahribatına neden olan kapitalizmin eseridir. Kapitalist sistemin yarattığı iklim krizi nedeniyle hava sıcaklıkları artmış, yağışlar ise dengesizleşmiştir. Bunun yanında; ormanların yerini betonların alması, çarpık yapılaşma, özellikle havza ve dere yataklarında yapılaşma, su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı gibi faktörler de su ile ilişkili felaketlere zemin hazırlamıştır. Türkiye’de henüz pek olmasa da merkez kapitalist ülkelerde etkisini artıran; “doğa dostu kapitalizm” yöntemleri de kapitalizmin asıl çelişkisini gizlemekten uzak olup, doğanın dengesine zarar vermemeyi başaramamaktadır. O halde; insanı ve doğayı, hem doğrudan hem de afetlerle dolaylı şekilde katleden asıl nedenin ne olduğu açıktır.

Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü “2020 Yılı Meteorolojik Afetler Değerlendirmesi” raporuna göre ülkemizde 2000’li yıllardan itibaren sel felaketleri artış göstermiştir. Türkiye’deki plansız ve bilinçsiz yapılaşmaların, hidroelektrik santrallerinin (HES) de 2000’li yıllardan itibaren artış göstermesi tesadüf değildir. Türkiye’de 1940 yılından bu yana en çok sel afetinin görüldüğü üç yıl; 2018, 2019 ve 2020 yıllarıdır. Aynı zamanda, ülkemizde 1940 yılından beri en çok heyelanın görüldüğü yıl 2020 yılıdır.

Karadeniz’deki sellerde, üç önemli faktör öne çıkmaktadır. İlki dere yataklarında yapılaşma; ikincisi, Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu setin, derelerin denize ulaşmasına engel olması; üçüncüsü, HES’lerin derelerin akış rejimini bozmasıdır. Karadeniz’de gerçekleşen sel felaketlerinin azalabilmesi için bu üç bileşenle ilgili adımların atılması gerekirken, iktidar ve yandaş sermayedarları; canlıların yaşamlarını hiçe sayarak, doğanın talanına devam etmeyi tercih etmiştir. Rize İkizdere’deki halkın, doğayı korumak için gösterdiği direnişe rağmen, zor kullanılarak taş ocağı yapımına devam edilmiştir. Önümüzdeki yıllarda, Karadeniz’de rant için gerçekleştirilecek birçok yeni projenin de katılımıyla mevcut durum daha da kötüleşecektir.

Sel ve heyelan felaketlerinden sonra karşılaştığımız bilançoya bakarak, afet öncesi planlamanın yetersiz olduğunu söylemekteyiz. Ek olarak, sel felaketini önleyici yapısal düzenlemeler de etkisizdir. Örneğin, sellere yönelik yapıldığı belirtilen “dere ıslahı ve taşkın koruma projeleri”nin uygunlukları konusunda ciddi tartışmalar olup; bu yöntem, sellerin oluşmasını engellememektedir. Sel ve heyelan felaketlerinde gerçekleşen ölümler de önlenebilir ölümlerdir. Afetin geleceğinin belli olmasına rağmen hem afeti önleyici adımların atılmaması hem de afeti daha az zararla atlatabileceğimiz planların yetersiz olması; canlıların yaşamlarını bile bile tehlikeye atmaktan farksızdır. Rant için canlılar, göz göre göre ölmektedir.

Sel sonrasında oluşan zararın azaltılabilmesi için ivedilikle risk analizi yapılmalı, düzenli bir bilgi toplama sistemi oluşturulmalıdır. Oluşan maddi hasar, kamu tarafından eksiksiz bir şekilde giderilmeli; ihtiyacı olanlara ekonomik ve sosyal destek sağlanmalıdır. Beslenme, barınma, ısınma, ulaşım gibi ihtiyaçların ivedilikle karşılanabilmesi daha fazla tahribat oluşmaması açısından önemlidir. Yurttaşların kullanımı için temiz su temin edilmelidir. Sel sonrası acil sağlık hizmetleri başta olmak üzere sağlık hizmetlerinin gereksinimleri karşılanmalı, pandemi yönetiminin ve özellikle COVID-19 aşılamasının aksamayıp daha özenli yapılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Türk Tabipleri Birliği (TTB); canlılara zarar veren felaketlerin nedenlerine karşı mücadeleyi sürdürme; deprem, sel gibi her türlü olağandışı olayın sonucunda, toplumun yanında yer alma kararlılığında olmuştur ve olacaktır. TTB olarak, Rize’deki felaketin neden olduğu yıkıma karşı da koşulsuz desteğimizi sunmaya hazırız.

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi