Dr. Ali İhsan Ökten
Son yapılan çalışmalarda bir yılda tüm sağlık kurumlarına yaklaşık 700 milyon hastanın başvurduğu bunun ise ortalama yıllık olarak her vatandaşın doktora başvurma sayısının 10’a ulaş- tığı başka bir deyişle nerdeyse her vatandaşın ortalama olarak her ay doktora başvurduğu sonucu çıkmaktadır. Üstelik ilginç olan yıl boyu acil servis hizmeti alan hasta sayısı 90 milyon olup, kendi nüfusundan fazla “acil” hasta bakan bir sistemle karşılaşmaktayız. Ve başka bir örneği olmayan bu orana dünyada henüz hiçbir ülke sahip değil.
Her gün 100-120 civarında hasta bakan hekim- ler, hastaya zaman ayıramadıkları için çok sayı- da tetkik istemekte ve çok sayıda ilaç yazmaktadır. Ancak hastalar bu kadar az sürede hasta bakılamayacağı için itiraz edecekken aksine bu durumdan hastaların “mutlu” olduğu gözlenmektedir. Fakat bu mutluluk çok kısa süre olacak ve da ha sonra kendi gerçeğine dayanarak, has- talar hekime ulaşmanın kolaylaşmasına paralel olarak gerçek tedaviyi alamadıklarının farkına geçte olsa varacaklardır.
Gereksiz Tetkik ve İlacın Nedeni:
Türkiye sağlığından bazı ilginç ve sihirli rakam- lara devam edersek : “Türkiye de yaklaşık olarak bu sene 10 milyona yakın MR istenmesi bunun bir göstergesidir ve ayrıca yıllık 2 milyar kutu ilaç tüketimi, bir bakıma hekimin hastaya zaman ayıramadığını göstermektedir. Bu tetkik ve çok ilaç yazılması bir bakıma hekim–hasta kontakt süresinin kısa zamanda sonlandırılması ve yeni bir hastanın alınması için doktorların kaçınılmaz olarak başvurdukları bir durum olduğu anlaşılmaktadır.
Şiddetin Nedeni:
Sağlık sisteminin bu aşırı yüklenmesi, tarihin en kutsal ilişkisi olan hasta hekim ilişkisini de bozmakta ve bu durum da yöneticiler tarafından hekimi itibarsızlaştırıcı sözlerle desteklenmekte- dir. Bu nedenle hastalar ve yakınları herhangi bir şekilde isteklerini yerine getiremeyen veya hastalık prognozundan memnun kalmayan kişilerce hekim ve diğer sağlık personeline taciz ve saldı- rılar olmaktadır. Son altı aylık dönemde sağlık personeline 6580 den fazla kayıtlı saldırı vardır ve bunların 2/3’ü doğrudan tedavi yapan doktora yöneliktir. Bu çözülmesi gereken sihirli rakam- lardan birisidir.
Hastalar Mutlu, Hekimler Mutsuz:
Sağlık Bakanlığı tarafından verilen istatistikle- re göre hastalar arasında yapılan anket çalışma- larında, sağlık sisteminden memnuniyet oranı %76 olarak saptanmıştır. Tabipler Birliği tarafından yapılan bir anket çalışmasında ise hekim- lerin %94’lük bir kısmı gelecekten umutsuz ve mutsuzdur. Bir tarafta aldıkları hizmetten %76 oranında memnun olan bir kesim varken, diğer taraftan bu hizmeti veren kesimin sadece % 6’sı- nın memnun olması iyice irdelenmesi gerek bir durum olarak gözükmekte.
“Bu oranda hasta memnuniyeti gösteren ülkeler arasında İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler vardır ve bu ülkeler Türkiye’de kişi başı toplam yıllık sağlık harcaması 980 USD iken 3500-4000 USD bandında harcama yapmaktadırlar. Buna karşılık 980 USD dolayında harcama yapabilen ülkeler- de, örneğin Bulgaristan ve Litvanya gibi, hasta memnuniyet oranı %25 dolayında tespit edil- mektedir. Bu nedenle Türkiye sağlık sistemi bu verilere göre yaklaşık 4 kez daha ucuza yaklaşık 3 kat daha fazla bir hasta memnuniyeti temin et- mektedir. Bu özellikleri ile Türkiye’deki sağlık sistemi dünyada tektir. Bu da bir sihirli rakamdır. Bu sihirli rakamda hekimlerin aşırı manevi ve maddi fedakarlığını göz ardı etmemek gerek- mektedir.
Sağlık Harcamaları:
Toplam sağlık harcamaları artarken, bu genel harcama içinde hekimin gelir payı giderek düşmektedir. Bu sadece özel sektörde değil kamu sektöründe de bu şekildedir ve örneğin, en çok yapılan katarakt ameliyatı için sosyal güvenlik kurumunun toplam paket ödemesi yaklaşık olarak 310 USD’dir. Aslında son derece yüksek bir teknoloji, bilgi ve beceri birikimi gerektiren böy- le bir fako cerrahisinin bu fiyata yapılmasının is- tenmesi de yine bu rakamın sihirli olmasına yol açmaktadır. Bu rakam yakın zamana kadar özel sektörde 200 USD dolayında idi. Böyle düşük sayılabilecek rakamlara rağmen katarakt cerrahisinin %70’lik bir kısmının özel sektör kuruluşları tarafından yapıldığı ve bu bile hala özel sektörün, ilan ve reklam gibi etkinlikleri ile şiddetli rekabetin konusu olmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de sağlık sistemi çok ye- tişmiş ve kaliteli bir hekim popülasyonunun bir anlamda aşırı baskı ve hasta yüklenmesiyle, hızlı ve düzenli olmayan kararlar ile yönetilmeye çalışılması ve hasta popülasyonunun, bir ölçüde popülist politikalar ile sanki tedavi ediliyormuş gibi hekime gereğinden fazla ve sık ulaşımının sağlanması ile temel dengelerini yitirmeye başladığı izlenimi doğmaktadır. Burada Sosyal Güvenlik masraflarının aşırı tetkik ve ilaç tüketimi gibi unsurlarla yükselmesi, hekim ve diğer sağlık personelinin maliyetinin düşürülmesi esasına dayalı bir yaklaşımla sistem dönüştürülmüştür.
Bu alanda Avrupalı doktorlarla Türk meslektaşlarımızın, akademik ve profesyonel olduğu kadar legal ve sosyal iletişimi de artırarak bazı ortak noktaların bulunması ve tüm dünyada hekimler aleyhine yürütülen bazı uygulamaları ele almala- rı gerekmektedir.