GSS MASAYA YATIRILDI
Adana Tabip Odası 14 Mart Tıp Haftası Etkinlikleri çerçevesinde “Genel Sağlık Sigortası(GSS)” konulu panel düzenledi. Adana Eczacı Odasında düzenlenen panele Türk Tabipler Birliği(TTB) Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, Türk Eczacıları Birliği(TEB) Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu konuşmacı olarak katıldı.
Hekim, Eczacı, Sendika ve Sağlık çalışanlarının katıldığı Genel Sağlık Sigortası konulu panelin moderatörlüğünü yapan Dr. Nuh Demirpas,” Türkiye’de sağlıkta olduğu gibi birçok şey iyi gitmiyor. Tüm ölçekler olumsuzluğu gösteriyor. İstanbul’da bir işyerinde işçilerin yanarak ölmesi, Pozantı cezaevinde olan olaylar, cezaevindeki olayı ortaya çıkaran gazetecinin tutuklanması, Kozan barajındaki işçilerin ölmesi, gün geçmiyor ki sağlık çalışanlarının saldırıya uğraması bunun ardından reform yaptık diye halka genel sağlık sigortası denilip, genel soygun yapılan bir sistem. Bu nedenlerle toplumda örgütlü meslek emek örgütlerinin gün ve gün güçlerini birleştirip bu saldırılara karşı hep birlikte mücadele etmemiz gereken günlerden geçtiğimizi belirtmek istiyorum” diyerek sözü konuşmacılara bıraktı.
SAĞLIK BAKANLIĞINDA TAŞERON İŞÇİ SAYISI 120 BİNE ULAŞMIŞTIR
Sağlıkta Dönüşüm Programının ülkemizde 2003 yılından bu yana uygulandığına dikkat çeken SES Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu,” Bu sistem Piyasalaştırma, Ticarileştirme, Özelleştirme projesidir. 30 yıl öncesinden bugüne uzanan bu “yıkım”, sağlık alanına yatırım yapılmayarak, sağlık ve sosyal güvenlik sisteminde yaratılan yapısal sorunların gündelik hayata yansıtılması, halkın mevcut sağlık hizmetlerinden bezdirilmesiyle başlayan ve adım adım ilerleyen bir neo-liberal dönüşüm projesidir. Özetle hükümet, SDP ile Hizmet sunumu – Finansman – Finansman ile Hizmetin Buluşturulması – Ödeme Yöntemleriyle sağlık sisteminde önemli değişimler getirmektedir. Dünya Bankası tarafından borçlu ülkelerde uygulamaya konan SDP’nın, sağlık alanındaki istihdam biçimini etkilemesi, ülkeler arasında farklılıklar gösterse de, Taşeronlaştırma, Esnek çalıştırma, İş güvencesinin yitirilmesi, Emek iç gücünün ucuzlatılması, yoksullaştırmada benzer olmuştur. Sağlık Bakanlığı bünyesinde taşeron çalıştırılan sağlık emekçilerinin sayısı 120.000’e ulaşmıştır. Bu çalıştırma biçiminin temel özelliği iş güvencesinin olmaması, ücretlerin asgari ücrete bağlı olması, esnek çalışma yöntemlerinin tümünün uygulanması şeklinde ifade edilebilir. Başta iş güvencesi olmak üzere, Ücret güvencesi ve Gelecek güvencesini ortadan kaldırmış, Esnek çalışma tarzını yerleşik hale getirmiş, Sağlık iş gücünü ucuzlatmıştır. İstihdamdaki parçalanma, Performansa göre ücretlendirme, Ekip anlayışının bozulması, Bu alanda yapılan yasal düzenlemeler örgütlenme ve mücadeleyi engellemekte, Grev ve Toplu Sözleşme hakkı kullandırılmayarak buna karşı mücadele güçleştirilmektedir” diye konuştu.
ECZACILAR İŞSİZLİK TEHLİKESİYLE YÜZ YÜZE KALDI
GSS paran kadar sağlık demek olduğunu belirten TEB Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak,” Dünya ölçeğinde neo-liberal ajandanın en önemli ayaklarından birini oluşturan sağlık “reformları” ile sağlık, ilaç ve eczacılık kamusal hizmet olmaktan çıkarılarak bütünüyle piyasaya terk ediliyor. Sağlık meslek örgütleri ve sendikaların tüm uyarılarına ve itirazlarına rağmen hayata geçirilen bu uygulama esas olarak milyonlarca yoksul insana prim ödeme zorunluluğu getirirken bir yığın bürokratik işlemle de adeta çifte cezaya dönüşmektedir. GSS doğrultusunda hayata geçirilen uygulamaların başında tasarruf amacıyla kamu ilaç harcamalarının azaltılması ve global bütçe uygulaması gelmektedir. Bu bağlamda ilaç fiyatları sürekli olarak düşürülmektedir. İlaç fiyatlarının düşürülmesi ilk bakışta olumludur ancak detaylara inildiğinde hastanın ilaca erişiminde önemli engeller doğurduğu ve bir sağlık çalışanı olan eczacı açısından bir takım mağduriyetler yarattığı ortaya çıkmaktadır. 2004 yılında referans fiyat sisteminin uygulanmaya başlamasından bu yana ilaç fiyatları 250 kez düşürülmüştür. Ancak eczane ekonomisinin ilaç fiyatları ile doğrudan ilişkisi nedeniyle ciroya bağlı kârlılığı bu düşüşlerden gün geçtikçe daha çok etkilenmeye başlamıştır. Bu süreçte koruyucu düzenlemeler olmadığı için eczane ekonomileri büyük bir basınç altına girmiş, düşük cirolu eczaneler iflas noktasına sürüklenmiş, eczacılar işsizlik tehlikesiyle yüz yüze kalmıştır. Doğrudan tarafı olmadığı bir konuda sırtına büyük külfetler yüklenen eczacı sağlıklı biçimde ilaç ve eczacılık hizmeti veremez hale gelmiştir. Eczacı açısından yaşanan süreç işçileşme sürecidir. Bugün hastadan 3 farklı kanaldan 9 çeşit katılım payı alınmaktadır. Yani sağlık hizmetlerinden yararlananların cepten yaptığı ödemelerin sayısı yıllar içerisinde giderek artmış; ortalama yüzde % 50’lere çıkmıştır. İlaç katılım payı, muayene katılım payı ve yeni getirilen reçete katılım payı gibi maliyetlerin tahsil edilmesi; eczacıların sırtına yüklenerek eczacılar bir tür veznedara dönüştürülmektedir. GSS uygulaması mevcut şekliyle sosyal güvenlik değil bir SOSYAL GÜVENCESİZLİK reformudur. Hastane kapılarından geri çevrilecek, ilaç alamayacak ve ödeyemediği primler için devlete faiziyle borçlanacak insan sayısı arttıkça yoksul kesimler, emekçiler ve en alttakiler açısından GSS sisteminin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır” dedi.
MESELE İDEOLOJİK
GSS’nin İdeolojik yanına bakan TTB Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu,” Genel Sağlık Sigortası iki hak. Hak kavramı da ideolojik bir şey, Genel Sağlık Sigortası da ideolojik bir şey. Meselenin özü para, bu parayı nereden bulacağız. Mesela devlet parayı vergi olarak vatandaştan alır. Birinci yol budur. İkinci yol prim sistemi kurarsınız. İşte GSS primli bir sistem. Üçüncüsü özel sigortacılık metodudur. Bütün harcamalar cepten yapılır. Mevcut kapitalist modeller içerisinde bu üçü karma modellerdir. Amerika’ya bakınca özel sağlık sigortacılığı yani cepten ödemeler daha ağırlıklı, İskandinav ülkelerine bakınca genel vergi ağırlıklı, batı Avrupa ülkelerinde de prim sistemleri daha ağırlıklı olan modellerdir. Şimdi soru bu parayı nereden bulacak ve nereden finanse edecek. Para deyince bir mücadele başlıyor. Mücadelede kim üstün çıkarsa para onun tarafına doğru akıyor. Bu mücadelede üstün gelemeyen parayı daha fazla veriyor. En adaletsiz vergiyi %65 oranında Türkiye alıyor. Elektrikten, benzinden ne kullanılıyorsa zenginden de fakirden de eşit vergi alınıyor. Dolaylı vergi açısından en önde gelen ülke Türkiye’dir. Sağlık, eğitim hizmeti alırken burada da vergi ödeyeceksin. Prim dediği de o işte. Adam seni gelirin üzerinden kıskaca almıyor, harcamana bakıyor. Zorunlu Sağlık Sigortası var. Ben sağlıklıyım bu sigortaya girmiyorum diyemiyorsun. Gireceksin çünkü senden para alacak adam. Emekliliği dahi satın almak durumundayız. Eskiden emekli olan kıdem tazminatı ile ev alırdı şimdi araba bile alamıyor. Mesele hak meselesi. Özgürlük hak oldu. Nefes alma hakkı yaşam hakkı nasıl doğalsa sağlık hakkı da doğal olması gereken şeyler. Olması gereken şeyler sınıflı toplumlarda hakka dönüşüyor. Hakmış gibi sunuluyor.Doğal olan herşey elimizden alındığı için sağlık hakkımız için de mücadele etmek zorundayız. Mücadele etmezsek oda gidebilir. Hak diyerek karşılarına çıkıyoruz. Bu hakları elimizde tutuyoruz. Sağlık haktır. Hekim olarak bizi ilgilendiren gelen “vatandaşın sağlığıyla ilgilenmek”. “Ne işimiz var katkı payıyla primle” deriz. Bir kenara geçer otururuz. Hiç bir şeye karışmayız. Ancak bizler yani hekimler olarak bunu yapamayız…Ancak uygulanan proje veya program her neyse ideolojiktir esas gizlenmeye çalışılan şey budur” bunu bizden yani halkımızdan gizlemeye çalışıyorlar, şeklinde konuştu.