GÜNEY İLLERİ TABİP ODALARI (GİTO) BÖLGE TOPLANTISI OSMANİYE’DE YAPILDI

GÜNEY İLLERİ TABİP ODALARI (GİTO) BÖLGE TOPLANTISI OSMANİYE’DE YAPILDI

Gaziantep, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman Tabip Odası temsilcilerinin katılımıyla GİTO Bölge Toplantısı 11 Ekim 2025 tarihinde Osmaniye Tabip Odası ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Toplantıda;

Odalarımızın 31 Mayıs GİTO toplantısı sonrası faaliyetleri,

Deprem bölgelerinde yaşanan güncel sorunlar,

18 Ekim GYK toplantısı öncesi değerlendirme ve öneriler,

Malpraktis, komplikasyon ve tazminat davaları sunumu,

Maden ocakları ve TOKİ projeleriyle artan doğa talanı karşısında Tabip Odalarının tutumu ve sorumlulukları

gündemleri ele alındı.

Bir sonraki GİTO toplantısının Gaziantep’te düzenlenmesi kararı alındı.

Osmaniye Tabip Odası’na ev sahipliği için teşekkür ederiz.

Ortak BaAsın AÇıklaması

17 Eylül 2025 tarihinde yerel mahkeme, bir KBB uzmanı hekim hakkında 38,3 milyon TL tazminata hükmetmiş, faizlerin eklenmesiyle tutar yaklaşık 109 milyon TL’ye ulaşmıştır. Bu karar, ülkemizde bir hekim aleyhine verilen en yüksek tazminat kararı olarak tarihe geçmiştir.
Hekimlik mesleği hastaların yararına davranma, hasta özerkliğine saygı, adalet, yaşama saygı, gizlilik gibi tıp etiğinin temel ilkeleriyle korunmuştur. İyi hekimlik değerleri hekimlik mesleğinin temel taşıdır.

Tıbbi uygulama hatalarında zararın oluşmasında tek sorumluyu sadece sağlık çalışanlarını işaret eden, sigorta-tazminat sistemine dayanak oluşturan birey odaklı yaklaşım yerine sağlık hizmetinin bütüncül bir hizmet olduğu yaklaşımı daha adil ve hakkaniyetli bir yaklaşımdır. Çünkü sağlık hizmetinde oluşan zarar; çalışma ortamıyla, altyapı olanaklarıyla, tıbbi malzemeyle, örgütlenme biçimiyle, yönetsel boyutu ile birçok etmene bağlıdır. Oluşan zarar her zaman hekimin kusuruna bağlı olmayıp sağlık hizmetinin doğasından kaynaklanan veya sağlık hizmetinden kaynaklı zarar olabilir.
Son yıllarda tıbbi malpraktis davaları hızla artmıştır. Bunlar arasında öne çıkan etmenler hastalar ve genel olarak toplumun tutumu, politikacıların, medyanın ve bazı hukukçuların hekime karşı olumsuz tutumları, sağlığın piyasalaşması, olumsuz çalışma koşuları, niteliksiz tıp fakülteleri, bazı hekimlerin mesleki etik ihlalleridir.

Hekimlik mesleğinde kasten hastaya zarar vermek neredeyse imkânsızdır. Buna rağmen, kasten tıbbi uygulama hatası varmış gibi uygulanan orantısız cezalar toplumda adalet duygusunu, hekimlerin mesleki onurunu zedelemekte, hem de hekimlerin mesleki motivasyonu derinden etkilemektedir. Bu kadar yüksek tazminatlar aynı zamanda halkın sağlığa erişimini zorlaştırmakta, toplumsal vicdanı yaralamaktadır.
Hasta hekim ilişkisi müşteri-hekim ilişkisi değildir. Sağlık hizmeti tüketicilik çerçevesinde ele alınamaz. Hastayı tüketici, hekimleri tüketiciye hizmet sunan kişi olarak nitelemek tıp bilimini ve insan yaşamını hafife almaktır. Tıbbi uygulama hatası konulu davaların sıradan tüketim malzemesi satın alma sözleşmelerinin ihlali ile aynı prosedüre tabi tutulması tüketici mahkemelerinde görülmesi tıp mesleğinin ana konusunun önemsizleştirilmesi, sağlığa ulaşım hakkı gibi anayasal bir değerin adeta tüketim malzemesi gibi algılanması sonucunu doğurmaktadır.
Yüksek tazminat baskısı hekimlerin hasta ile doğrudan temasın yoğun olduğu branşlardan uzaklaştırmakta, TUS sınavlarında genel cerrahi, beyin cerrahisi, kalp-damar cerrahisi, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile kadın hastalıkları ve doğum gibi alanlar artık tercih edilmemektedir. Hekimler daha çok hasta ile temas olasılığının düşük olduğu branşlara yönelmektedir. Artan dava baskısı nedeniyle hekimler arasında defansif tıp uygulamaları yaygınlaşmaktadır.
Hasta hekim arasındaki ilişkinin bozulması, sağlıkta şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu olumsuzluklardan dolayı yurt dışına hekim göçü hızlanmıştır.
Bu tablo, yalnızca hekimlerin değil, toplumun sağlıklı yaşam hakkının da giderek zayıflamasına yol açmakta ve halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkemizi ciddi maddi zarara uğrattığı gibi hastalarımızın hekime ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Sistemdeki aksayan yönlerin ivedilikle ele alınmalı, sağlık hizmeti sunumunda zarar gören kişilerin zararlarının bir an önce karşılanmasına yönelik “kamusal fon” kurulmalıdır. Komplikasyon veya tıbbi malpraktis nedeniyle mağdur olan hastaların zararları bu fondan karşılanmalıdır. Bu hasta içinde hekim içinde insani ve hakkaniyetli bir yöntemdir.

Halen devam eden yargılama sürecinde bilime dayalı adil bir karar verilmesini umuyor, tüm kamuoyunu süreci sağduyulu bir şekilde takip etmeye davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla sunarız.
GÜNEY İLLERİ TABİP ODALARI