6 Şubat Depreminde yitirilen tüm insanlar için Atatürk Parkı’nda düzenlenen anma programında Adana Tabip Odası, KESK, DİSK, TMMOB ve Adana Barosundan oluşan Adana Platformu adına Başkanımız Dr. Ahmet Suntur Basın Açıklamasını Okudu. Açıklamada şu görüşlere yer verildi;
DEPREMDEN ETKİLENEN HALKIN BARINMA SORUNU BEDELSİZ OLARAK ÇÖZÜLMELİDİR
Bugün Kahramanmaraş kaynaklı depremlerin ardından tüm ülkemizin yasa boğulduğu günün yıldönümü. 06 Şubat 2023 günü, 04.17’de ve 13.24’de merkez üssü Pazarcık ve Elbistan’da yaşanan depremler, civardaki 11 ilimizi ve 15 milyon insanımızı etkilemiştir. Kentimiz de bu depremden etkilenen iller arasındadır. Yaşanan bu deprem sonucunda Adana’da ilk etapta 11 bina yıkılmış, artçı depremde ise 2 bina yıkılmış, can ve mal kayıpları meydana gelmiştir.
Yaşanan bu depremlerle, depreme hazırlıksız olduğumuz bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Defalarca söylediğimiz gibi doğa olayı olan depremi afete çeviren dayanıksız yapılardır.
TBMM’nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonunun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre, Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarındaki kısmı riskli yapı statüsündedir. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz, büyük yıkımlarla defalarca yüzleşebileceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır.
Depremin olduğu bölgelere, arama kurtarma ekipleri 2 gün veya 3-4 gün sonra girmeye başlamışlardır. Depremin kış şartlarında olması ve kurtarma ekiplerinin yetersiz ve geç kalması sonucunda, can kayıpları daha da artmıştır
Uzun zamandır ülkemizin bir deprem kuşağında olduğunu vurgulayarak gerekli önlemlerin alınması için belediye bünyesinde bir afet daire başkanlığı kurulması talebimize ilişkin olarak Adana Büyükşehir Belediyesi 2021 yılında bu daireyi kurmak için harekete geçti. Ancak talep muhalif meclis üyeleri tarafından reddedildi. Yaşanan deprem sonrası muhalif meclis üyeleri daire başkanlığının kurulmasına onay verdi. Bir kez daha söylemeliyiz ki deprem önlemleri siyasi çıkarlara konu edilmemelidir. Alınan her önlemin kayıpları azaltacağı herkes tarafından bilinmeli ve bu doğrultuda hareket edilmelidir.
Bu aşamadan sonra bir daha böyle bir acı yaşamamak için gerekli çalışmalar yapılarak şehrimizdeki yapı stokunun envanteri çıkarılmalı, depreme dirençli olmayan yapılar depreme dirençli hale getirilmelidir. Ayrıca sosyal devlet anlayışından yola çıkılarak, depremden etkilenen halkın barınma sorunu bedelsiz olarak çözülmelidir.
SAĞLIK SİSTEMİ ACİLEN DÜZELTİLMELİDİR
Resmi rakamlara göre 51 bin insanımızın yaşamını yitirdiği depremde, yaralıların sayısı ise yüz binlerin üzerindedir.
Hastanelerimizden, Seyhan Hastanesine bağlı Meydan Çocuk Hastanesi ilk depremde kullanılamaz hale gelmiştir. Şubat’taki depremde ise Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi orta hasarlı kabul edilerek boşaltılmıştır. Depremin ilk anından başlayarak Adana hem kendi yaralarını sarmış hem de depremin daha ağır vurduğu özellikle Hatay ve Kahramanmaraş’ın hasta yükünü de çekmiştir. O bölgelerde hastanelerin yıkılması ile hastalar gerek kendi çabalarıyla gerekse başka araçlarla Adana hastanelerine taşınmıştır. İlk andan başlayarak sağlam havaalanı olması nedeniyle tüm destek ve yardımlar Adana üzerinden olmuştur. Adana Tabip Odası Türk Tabipleri Birliği tarafından lojistik merkez ilan edilmiş ve tüm koordinasyon buradan yürütülmüştür. TTB, sahada yürüttüğü çalışmaların yanı sıra eksik bulduğu noktalarla ilgili raporlama çalışması da sürdürmüştür.
Adana’da pandemide biriken hasta yükü depremle daha artmış ve insanüstü çabalar ile hekim ve sağlık emekçileri çalışmıştır. Şehirde, gelinen noktada hala hasta yükü çok fazladır, yoğun bakımlarda ise bu sıkıntılar devam etmektedir. Balcalı Hastanesinin kapasitesinin %10-20 seviyesinde çalışması da ameliyat sürelerinin uzaması ve yoğun bakım doluluğu gibi sorunları arttırmıştır. Üniversite hastanesi hem hasta yükü hem de eğitim öğretim için bir an önce faaliyete tam kapasiteyle geçmelidir. 2000 civarı tıp öğrencisinin ve 700 civarı uzmanlık öğrencisinin sıkıntıları devam etmektedir.
Neredeyse tüm deprem bölgesinde kamu kurumlarının özellikle hastanelerin hasar görmesi veya yıkılması utanç verici bir durum olmuştur. Deprem sonrası sağlık hizmetlerinin aksaması hastaların daha fazla kaybı ile sonuçlanmıştır. Birinci basamak koruyucu hekimlik, çocuk-gebe takiplerinin olmaması, aşılamaların yapılamaması utanç olarak kalmıştır. Depremin yıldönümünde sağlık sisteminin hala düzelmemiş olması kaygı verici olmaya devam etmektedir.
TEK BİR CANLININ DAHİ AFETLERDE YOK OLMASINA TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
Eko sistemin denge unsuru olan ve yaşam hakkı bulunan hayvanların afet durumlarında korunması ve kurtarılması önemli olmakla birlikte kaos içinde unutulan hayvanlara yönelik afet öncesi planlamalarda onların güvenliği göz önünde bulundurulmalı ve hayvanların tahliyesi ve barınması için etkili stratejiler geliştirmelidir.
Bölgede, depremden etkilenen hayvanlar için yürütülen arama kurtarma, tedavi, bakım, barınma gibi konularda çalışmaların yetersiz kaldığı görülmüştür. Bunun yanı sıra ne acı ki arama-kurtarma çalışmasına katılan köpeklerin de enkaz altında kalarak yaşamlarını yitirdiklerine tanık olduk.
Türkiye’de 2004’te yayımlanan “Hayvanları Koruma Kanunu” na bakıldığında, afetlerde hayvanların göreceği zarara yönelik özellikle “afet” teriminin geçtiği bir bölüm bulunmamaktadır.
Afetler sonucunda ortaya çıkacak hayvan kayıplarını önleme ve olası zararları azaltmaya yönelik çalışmaların mutlaka yapılması gerekmektedir. Ayrıca yapılacak olan çalışmalar yasal düzenlemelerle desteklenmeli ve dünya çapında oluşturulması hedeflenen hayvan sağlığı ve refahı koruma altına alınmalıdır. Afet öncesi, afet sırası ve afet sonrasında yapılması gerekenlere yönelik afet yönetimi planları hazırlanmalı, bu planlar hazırlanırken veterinerlik hizmetlerinden yararlanılmalı, kamu, sivil toplum kuruluşları özel sektör ve toplumun katılımı sağlanmalıdır.
Tahliye planları hazırlanırken hayvanların sınıflandırılmasının yapılması, kurtarma ve tahliye sonrası bakım ve barınma ihtiyaçlarının aynı özenle planlanması, afet yönetimi döngüsü içinde yerini alması gereklidir.
Afet yönetiminde, hayvan sahibi olsun olmasın, hayvanlardan ekonomik kazanç elde ediyor olsun olmasın herkesin, bilinç düzeyinin yükseltilmesi için örgün ve yaygın eğitimlerin gerçekleştirilmesi önemlidir.
Depremde yaşamını yitiren hayvan sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte tek bir canlının dahi afetlerde yok olmasına tahammülümüz olmadığından, hayvanlar için depreme dayanıklı barınma alanları yapılmalı, yeterli su, mama, ısınma ve tıbbi destek sağlanmalıdır.
6 ŞUBAT DEPREMİ SONRASI EĞİTİM ENKAZ ALTINDA KALDI
Adana genelinde 40’a yakın okulun hasar aldığı depremde, depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu okullarla ilgili hiçbir çalışma başlatılmamıştır. Yıkım kararı verilen okullar diğer okullar ile birleştirilerek iki okulun aynı binayı kullanmasına yol açan süreçler yaşanmaktadır. Bunun yanında hem eğitim emekçilerinin hem de öğrencilerin canını hiçe sayan bir uygulama olarak görülen deprem sonrası yıkım kararı verilen okullar ile aynı bahçeyi paylaşan diğer binalarda eğitim öğretim faaliyetlerinin devam etmesidir.
Depremin derinden etkilediği diğer bölgelerde ise okulların açılması ile birlikte her şey normalmiş gibi bir davranış ortaya konulmuştur. Birçok okula yıkım kararı verilmiş, yıkım kararı olmayan okullarda ise herhangi bir tadilat gerçekleştirilmemiştir. Hatay’da aynı binada iki veya daha fazla okul birleştirilmiştir. Bunun sonucu olarak da ders saatleri kısaltılmış, mesailer erken saatlere alınmıştır. Eğitim emekçileri ile öğrenciler erken saatte okullara ulaşmaya çalışmaktadır. Bu da güvenlik zafiyetlerini açığa çıkarmaktadır. Deprem bölgesinde yaşayan engelli ve özel eğitime gereksinim duyan öğrencilerin eğitime ulaşması apayrı bir konudur.
Deprem bölgesinde okulların birçoğu yıkıldığı için konteynır okullar inşa edilmiştir. Ancak bu okullar istenilen büyüklüğe sahip değildir. Örneğin Hatay’ın Antakya ilçesinde deprem öncesi 190 civarında okul binası varken bu sayı 20 konteynır okul ile karşılanmaya çalışılmıştır. 120 bin civarında öğrenci sayısı da yaklaşık 73 binlere düşmüştür. Hasar almayan okullar, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının binası olarak kullanılmaktadır.
Deprem bölgesine bu dönem çok fazla ilk atama ile öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir. Atanan eğitim emekçileri yoğunluklu olarak dört konteynır kentte barınmaktadır. Bekar olanların barınması genel olarak iki kişi bir konteynırı paylaşacak biçimde planlanmıştır. Deprem bölgesinde çalışan eğitim emekçilerinin haklarına yönelik bir düzenleme yapılmadığı gibi yaşam alanlarından okullarına ulaşım konusunda da bir çalışma yapılmamaktadır.
Genel olarak deprem bölgesinde eğitim alanında yaşanan sorunlar;
- Ataması yapılan eğitim emekçileri barınma ve ulaşım sorunu yaşamaktadırlar.
- Okulların durumları halen belirsizliğini korumaktadır. Yıkım kararı alınan okullar veya tadilat gerektiren okullar ile ilgili şu ana kadar hiçbir girişim yapılmamıştır.
- Öğrenci sayısında yaklaşık olarak %50 bir azalma meydana gelmiştir.
- Okullar ikili hatta üçlü olarak eğitime devam etmeye çalışmaktadırlar.
- Öğrenciler temiz su ve sağlıklı gıdalara ulaşımda güçlükler yaşamaktadırlar.
- Okullara ulaşım sorunu yaşamaktadırlar.
TÜM SORUMLULAR YARGI ÖNÜNDE HESAP VERMELİDİR
Yaşanan deprem sorasındaki durumu, hukuki süreç açısından değerlendirecek olursak;
1)Soruşturmalar etkin yürütülmedi. Örneklendirecek olursa;
a)Dört bloklu site olan Tutar Sitesinde sadece C blok yıkıldı. Diğer bloklarda insanlar hala ikamet etmekteler. C blokta 2020 yılında büyük bir tadilat yaptırıldığı biliniyor. Ancak bu tadilatı yaptıran kişilerle ilgili soruşturma sırasında detaylı bir araştırma yapılmadan hatta bu kişilerin ifadeleri bile alınmadan takipsizlik kararı verildi.
b)Enkazlardan detaylı ve yeterli delil toplanmadan depremin üzerinden bir ay geçmeden temelleriyle beraber kaldırıldı.
c)Soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporları yetersiz ve izaha muhtaç olmasına rağmen ek rapor v.s. alınmadan iddianameler düzenlendi.
2)Bazı dosyalarda hala davalar açılmadı, kovuşturma başlatılmadı.
Mesela, Hatay’da Fuat Koku sitesinde, Selim Köse apartmanında ve Milli voleybolcularımız ile ampüte takım oyuncularının yaşamını yitirdiği Malatya’daki Kırçuval Otel dosyasında başlatılan bir kovuşturma bulunmamaktadır.
3) İhmali bulunan kamu kurum ve görevlileri için hala soruşturma izinleri verilmesi beklendiği için kamu kurum ve yetkilileri yönünden soruşturmaya dahi başlanmadı.
4)Bir çok dosyada sorumlular tutuklu olarak yargılamaya tabi tutulmadı. Ya da tüm sorumluluk tek bir kişiye yüklenerek onların üzerinden yargılamalara başlandı. Tutar yapı sitesinde tüm sorumluluk binanın inşaat mühendisine yüklendi. Yapılan ilk duruşmada o sanığın kaçak olması nedeniyle sanık sandalyeleri boş kaldı.
5)Bazı dosyalarda ise TUTUKLAMA TEDBİRİ YERİNE son derece yetersiz tedbir kararları verildi. Ve böylelikle maalesef bazı sorumluların kaçmasına sebebiyet verilmiş oldu. Adana’da Sami Bey apartmanının müteahhidi depremden sonra İngiltere’ye kaçtı. Maraş’ta Ezgi apartmanında kolonlarını kesen Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel hala firari olup yargılanmalarına başlanmamıştır.
6)Bazı dosyalarda alenen yapılması gerekenler yapılmadığı halde ilgili kurumlara sorumluluk yüklenmekten imtina edildi.
Maraş Ebrar sitesinde zemin etüt raporu yok. Buna rağmen belediye kusurlu olarak tespit edilmedi. Her blok için ayrı ayrı sorumluluk tespiti yapıldı.
7)Kovuşturmaya başlanılan dosyalarda da Bilirkişi raporları sonuçlanmadı. Soruşturma sırasında yapılması gereken eksik işlemler, gereken deliller yeni toplanmaya, tamamlanmaya çalışıldığı için süreç uzadı.
8)Bazı dosyalarda şüpheliler tutuklu yargılanırken diğer dosyalarda sadece yurt dışı çıkış yasağı gibi son derece yetersiz tedbir kararları verildi. Halen kaçak olan bazı şüpheliler yakalanmadı.
9) Çoğu dosyada olası kasıtla adam öldürmek suçundan soruşturmalar başlatılmış ise de davalar bilinçli taksirden açıldı.
10)Bir yıl geçmesine rağmen sorumluların yargılanmasına başlanamadı.