Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun yaşamını yitirdiği 1 Nisan, “COVID-19 Nedeniyle Kaybettiğimiz Sağlık Çalışanlarını Anma Günü” olarak belirlediğimiz ve Türkiye’nin her yerinde sağlık kurumları önünde COVID-19 mücadelesinde yaşamını yitiren sağlık çalışanlarını andığımız gündü. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk böylesi bir günde “Evde hastalananlar var, nasıl meslek hastalığı kabul edelim?” açıklaması ile iktidarın sağlık çalışanlarına verdiği değeri bir kez daha ortaya koymuş; sağlık çalışanlarının hafızasında ve tarihte kötü bir yer daha edinmiştir. Bu sözler “COVID-19’un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı kabul edilmelidir ve mevzuatla güvence altına alınmalıdır” talebimizde ne kadar haklı olduğumuzu da bir kez daha göstermiştir. COVID-19’un meslek hastalığı sayılması bir bakanın keyfiyetine göre belirlenemez.
COVID-19 salgınında olağandışı yeni bir artış dönemine girilmiştir. Türkiye risk haritasında neredeyse tüm iller yönetemeyenler tarafından kırmızıya, turkuaz tablo ise epeydir kara tabloya dönüştürülmüştür. Bu sorumsuzluğun yükü altında yine sağlık çalışanları kalmaktadır. Salgına karşı mücadele eden yüzlerce sağlık çalışanı COVID-19 nedeniyle tükenmeye, hastalanmaya ve hayatlarını kaybetmeye devam etmektedir. Sağlık çalışanlarının COVID-19’a yakalanma oranı topluma göre 10-14 kat daha fazla, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere birçok kurum ile ülkede COVID-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığı kabul edilmiş ve Türkiye sağlık çalışanları ölüm oranında ilk sıralarda yer almaktayken; “Evde hastalananlar var, nasıl meslek hastalığı kabul edelim” diyen Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’u kınıyoruz. Ve soruyoruz:
Bugüne kadar tespit edilen ve açıklanan verilere göre yaklaşık 200 bin sağlık çalışanının hastalanması ve 395‘inin yaşamını yitirmesi sizin için yeterli kanıt değil midir? İkna olmanız için daha fazla hastalanmamız ve ölmemiz mi gerekiyor?
Sizler de bunun bir meslek hastalığı olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Madem meslek grubu olarak ölümlerimizin mesleğimizden kaynaklı olmadığını düşünüyorsunuz; neden ilk olarak bizleri aşılama gereği duydunuz? Neden evlerimize gidemedik ve yurtlara, otellere yerleştirilerek ailelerimizden, evlerimizden haftalarca ayrı kaldık? Neden izin, emeklilik ve istifa gibi özlük hakları engellenen tek meslek grubu olduk? Alınan bu kararlar mesleki maruziyetimizin kabulü iken haklardan yararlanma söz konusu olduğunda engeller koymanın asıl nedeni nedir?
Bakan Selçuk’a tekrar hatırlatıyoruz: Görevinin başındaki sağlık çalışanları SARS-CoV-2 virüsünü neredeyse her gün ücretsiz test yaptırıp deri koltuklarında oturdukları Meclis’te veya güvenli evlerinde kapmadılar. Sağlık çalışanları bu virüsü penceresiz şehir hastanelerinde, daracık aile sağlığı merkezlerinde, kalabalık yataklı servislerde, sürüntü aldıkları polikliniklerde, derme çatma iş sağlığı birimlerinde sağlık hizmeti sunarken, 24 saat canla başla çalıştıkları sırada kapıp hayatlarını kaybettiler.
Sayın Bakan, siz ne derseniz deyin dünya yuvarlaktır. COVID-19 da meslek hastalığıdır. Alkış değil, hakkımızı ve sorumluluklarınızı yerine getirmenizi istiyoruz. Alkış değil, bu salgında yitirdiğimiz sağlık çalışanlarına saygı, vefa ve vicdanla yaklaşmanızı istiyoruz.
Bakan Selçuk’u COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden meslektaşlarımız ve sağlık çalışanlarının ailelerinden özür dilemeye ve sağlık çalışanları için meslek hastalığı olan COVID-19’a dair gerekli yasal düzenlemeler ile sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi