Dr. Can Musatafa Eren
Anadolu’daki uygarlıkların en eskisi nedir?Nerededir? Diye sorarsanız; Kütüphane raflarındaki tozlu ansiklopediler, her şeyi bilen arama motorları, aktüel fotoğraflarla süslenen sosyal medya yorumları sizleri Karia ile buluşturacaktır. 5000 yıllık tarihin nice sanat insanı, tarihçi,felsefeci yetiştirdiğini, bu bereketli toprakların Dünyaya görsel ve düşünsel ne armağanlar verdiğine tanık olacaksınız. Öncelikle adının nereden geldiğini merak ettiniz tabii ki.
MÖ. 1. Yüzyılda yaşamış Amasyalı tarihçi STRABON(MÖ 64-MS 24) sorguçlu miğfer anlamına gelen”Karka” kelimesinden geldiğini söyler. 17 ciltlik meşhur ”Coğrafya” kitabını bizlere hediye eden, birçok avrupa, Afrika ve Asya kenti gezmiş coğrafya yazılarının atası kabul edilen gezgin yazar; ilköğrenimine Karia da başladığı için bu coğrafya ile ilgili önemli metinler yazmıştır. Peki, neresidir bu Karia?
Karia uygarlığı, MÖ. 3000 yıllarına uzanan ege ve adaların Hellenleşme den önceki döneme denk düşen bir uygarlık olduğu artık biliniyor.Başkent Halikarnasos. Bugünkü adıyla herkesin bildiği Bodrum. Peki, sınırları neresi derseniz? Kral Mausollos zamanında en büyük topraklara sahip olan Karia, kuzeyde büyük Menderes, güneyde Dalaman çayı, doğuda Ara Gülerin Dünyaya tanıttığı Afrosisias ve Denizli yakınlarında
yeni bulunan kazılara başlanan antik kent Leodikia, batıda ise 12 adalar ve Rodos ile sınırlıdır. Yani kaba hatlarıyla Güney Ege diyebiliriz.
Karia ile ilgili en detaylı bilgiyi ”Tarihin Babası” olarak bilinen Halikarnasoslu HEREDOT (MÖ 484-MÖ 425) verir. ”İster Hellenlerin ister yabancıların olsun, anısı unutulmasın dünyada diye yazdım” der büyük üstad.
İzmirli ozan HOMEROS’un İlyada destanında doğuyla batı arasındaki ilk büyük savaş olan Truva Savaşında(MÖ1209-1200) Lidyalılar ve savaşçı Karialıların efsanevi mücadelesine rağmen Tahta At oyunuyla Akhalıların Hellenlerin kazandıklarını yazar. Savaşın asıl sebebi Parisin Helleni kaçırması değil tabiî ki, tamamen boğazları ve ekonomiyi ele geçirmek, paraya güce sahip olmaktı. Yakın tarihimize bakacak olursak ne kadar tanıdık geliyor değil mi?
Truva savaşı sonrası Anadolu da göçler artmış, batıdan birçok kavim Likyalılara, Kilikyalılara Frigyalılara, Karyalılara karışmıştır. (MÖ 1050-1150.) Kariaya en çok göç eden kavim Dorlar olmuştur. Güneşe tapan Dorlar Kariada hakimiyeti ele geçirmişlerdir. Daha sonra Makedonlarla yaptıkları bir savaşta uzun bir kuşatma sonrası Makedon ordularını darmadağın etmişlerdir ve iktidarlarını güçlendirmişlerdir. Zaferlerini ölümsüzleştirmek için anıt olarak Rodos limanı girişine Güneş tanrısı Heliosun tunçtan bir heykelini yapmışlardır. (MÖ 294-282) Dünyanın 7. harikası Rodos heykelinin o günkü teknolojiyle nasıl yapıldığı bugün hala merak konusudur. 32 metre yüksekliği olan heykelin bacakları arasından 15 metre yükseklikteki
gemiler geçebiliyordu. Rodos heykeli yaklaşık 50 yıl sonra büyük depremle yıkılmıştır. Heykelin bacaklarının olduğu yerde Rodos’un simgesi ceylan heykelleri bizleri karşılamaktadır. Harikalardan ikincisi Kral Maosollos anıtı, MÖ 353 yılında Kralın dul eşi Artemisia, Karia kraliçesi Ada yardımıyla sevdiği kocası anısına yaptırmıştır. 36 dev mermer sütunu üzerine oturtulmuştur. Tepede dört mermer at tarafından
çekilen büyük bir at arabası vardır. Bu anıtın maliyeti o dönemde Karianın ekonomisini zora sokmuş, tüm Anadolu’dan mermer getirtilmiştir. (mermer anıt mozole kelimesini tüm dünyaya kazandırmıştır.) Zamanla tahrip edilmiş, parçalar kaçırılmış, çalınmış, bugün sergilenecek bir şey kalmamıştır. Bize kalan bir tarih, birde mozole kelimesidir.
Peki, Karianın en çok tanınan Rodos Şövalyeleri nereden geliyor dersiniz? 1070’li yıllarda ilk zamanlar yardım derneği olarak kurulan, Kudüs’te hasta hacılara sağlık hizmeti veren Saint Jean Şövalyeleri (Hospitalian Şovalyeler) 1113 yılında Papa tarafından da tanındığı için Hıristiyan camiasından da büyük destek görmüşlerdir. Uzun zamandır seyyar doktorluk ve hastabakıcılık yaptıkları için tıp alanında oldukça yol katetmişler, sahra hekimliği konusunda çok büyük tecrübe kazanmışlar, pratik tıbbi cihazlar üretmişlerdir.
Haçlı seferleri ve Kudüs Krallığı kurulunca birçok sempatizan katolik, tedavi gören şövalye ve zengin hastanede şifa bulduğu için şövalye tarikatını desteklemiştir. Kısa zamanda büyük hastaneleri olan, ekonomik ve siyasi güç haline gelmişlerdir.
Kudüs’ün işgali ile tarikat önce Kıbrıs’a daha sonra Rodos’a taşınmak zorunda kalmıştır. Rodos’ta
büyük hastane inşa etmişler ve uzun süre Hıristiyanlara hizmet vermişlerdir. Tarikatın merkezini Osmanlının Rodosu işgali ile Malta’ya, Napolyon’un Maltayı işgali ile Romaya taşımak zorunda kalmışlardır. Döneminde büyük topraklara sahip olmuşlar, bankerlik yaparak büyük yatırımlara imza atmış, güçlenmişlerdir. günümüzdeki sağlık çantalarına ”hospitalier haçı”nın konmasında büyük rol oynamışlardır. 1489 yılında yapılan Şovalye hastanesi bugün 5000 yıllık tarihin yaşatıldığı ve sergilendiği ”Arkeolojı Müzesi” olarak kullanılmaktadır.
Karia ile ilgili yazımızın ilkinde Dünyanın en verimli ve en eski coğrafyalarından biri olan Anadolu’yu biraz daha iyi tanırken, turistik gezileri biraz daha kültürel geziye dönüştürmenin gereğine de dokunmuş olduk.
Sağlıcakla kalın.